TARİH
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

TARİH

Milletimiz davranışlarında ve gayretlerinde sarsılmaz bir bütünlük gösterdiği için başarılı olmuştur. Mustafa Kemal ******
 
AnasayfaKapı*Latest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
En son konular
» Karındeşen Jack'in Polise Yazdığı Mektup
Henry Moore Icon_minitimeÇarş. Şub. 11, 2009 5:32 pm tarafından Malazgirt

» Albert Fish'in Çocuğunu Katlettiği Aileye Yazdığı Mektup
Henry Moore Icon_minitimeÇarş. Şub. 11, 2009 5:30 pm tarafından Malazgirt

» Türklerde Denizcilik
Henry Moore Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:22 pm tarafından Malazgirt

» Türklerde Okçuluk
Henry Moore Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:21 pm tarafından Malazgirt

» Timur İmparatorluğunda Askeri teşkilat
Henry Moore Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:20 pm tarafından Malazgirt

» Yusuf Has Hâcib
Henry Moore Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:15 pm tarafından Bortecine

» İyonyalılar (MÖ.1200-MÖ.7.YY)
Henry Moore Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:11 pm tarafından Bortecine

» Hititler (MÖ.2000-MÖ.700)
Henry Moore Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:10 pm tarafından Bortecine

» Frigyalılar(M.Ö.750-M.Ö.609)
Henry Moore Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:08 pm tarafından Bortecine

» Lidyalılar (MÖ.7. YY-MÖ.546)
Henry Moore Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:07 pm tarafından Bortecine


 

 Henry Moore

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Bortecine
Admin
Bortecine


Mesaj Sayısı : 261
Kayıt tarihi : 21/11/08
Yaş : 31
Nerden : Tokat

Henry Moore Empty
MesajKonu: Henry Moore   Henry Moore Icon_minitimeCuma Ara. 12, 2008 9:25 pm

İngiliz Heykeltraşçı.30 Temmuz 1898 Castleford, Yorkshire doğumlu; taş, tunç gibi malzemeler kullanarak yaptığı soyut fakat organik biçimli yapıtlarıyla 20. yüzyılın önde gelen sanatçılarından olan heykeltraş. 1919’da Leeds Sanat Okulu’na girdi. 1921’de bu okulun heykel bölümünü bitirerek Kraliyet Sanat Yüksekokulu için üç yıllık bir burs kazandı.
Moore için asıl önem taşıyan okulda görüğü derslerden çok, Londra müzelerinde çalışma yapma olanağı bulmuş olmasıydı. Zengin eskiçağ heykelleri koleksiyonuyla British Museum bunların başında geliyordu. Victoria ve Albert Müzesi’nde de Auguste Rodin’in yapıtlarından oluşan bir koleksiyon vardı. Ama Moore Avrupa heykel geleneğine karşı çıkıyor, ilkel ve arkaik heykele ilgi duyuyordu. Özellikle Eski Mısır, Etrüsk, daha sonra da Kolomb Öncesi Amerika ve Afrika Yerli heykellerinin alışılmamış güzelliklerini keşfetmeye başlamıştı. Kraliyet Sanat Yüksekokulu’nu 1924’te bitirdikten sonra yedi yıllık bir süre için bu okula yarım zamanlı heykel öğretmeni olarak atandı. İngiltere’ye döndükten sonra 1926’da uzanan kadınları işlediği heykel dizilerinin ilkine başladı. Ayrıca taştan yarım boy kadın figürleri, anne ve çocuk grupları, maskeler ve büstler de yapıyordu. Bazı apıtlarından Rumen heykelci Constantin Brancusi kübist heykelcileri tanıdığı anlaşılmaktaysa da, o dönemdeki en önemli esin kaynağını Eski Meksika kabartmaları oluşturmaktaydı.

1928’de Londra’daki Warren Galerisi’nde ilk kişisel sergisini açtı ve Londra Taşımacılık Kurulu’ndan da ilk siparişini aldı. Bunun sonucunda bu işletmenin yeni yapısı üstündeki “Kuzey Yerli” adlı kabartmayı yaptı. 1929’da Rus – Avusturya kökenli resim öğrencisi Irina Radetzky’le evlendi, çift Londra yakınlarındaki Hampstead’e taşınarak birlikte çalışabilecekleri büyük bir atölye tuttular. Moore burada bir grup genç sanatçıyla tanıştı. İngiliz kamuoyuna çağdaş sanat ve mimarlıktaki uluslararası modern hareketi tanıtmak amacıyla 1933’te Ünite 1 adlı bir grup kuracak olan bu sanatçıların arasında ressam Paul Nash, şair ve eleştirmen Herbert Read ve heykeltraş Barbara Hepworth ile eşi ressam Ben Nicholson vardı. Bu sanatçılar 1930’ların başında İngiltere’deki en ilerici sanat çalışmalarını sürdürüyorlardı. Hepsi de bu tür çalışmaların aşırılık sayıldığı bir dönemde soyut sanata ilgi duymaktaydı. Moore da yavaş yavaş insan figürlerinden soyuta yönelmiş, figürü çağrıştıran soyut biçimler üzerinde yoğunlaşmaya başlamıştı. 1931’de Londra’daki Leicester Galerileri’nde bir sergi açtı. Yapıtları heykeltraş Jacop Epstein tarafından büyük bir coşkuyla sunulsa da basından ağır eleştiriler aldı. Eleştiriler, Kraliyet Yükseksanat Okulu’ndaki görevinden ayrılmasına yol açtı. 1932’de de anlaşması sona erince Chelsea Sanat Okulu’nda açılması düşünülen heykel bölümünü kurmak üzere oraya geçti.

1930’larda Moore, yapıtlarını kamuoyuna beğendirmeyi düşünmeden çalışmalarını sürdürdü. Picasso’nun 1920’lerin sonunda yaptığı çalışmalarla çok ilgileniyordu. Heykel ile büyük yakınlığı bulunan bu çalışmalar onun figüratif sanattan daha çok ayrılmasına neden oldu, nerdeyse insan figürünü tamamen bir kenara bıraktı. 2. Dünya Savaşı’yla gelen değişiklikler, savaş yıllarında malzeme bulunmaması Moore’u küçük nesneler üretmeye genellikle de çizim yapmaya zorlamıştı. Eylül 1940’ta hava saldırıları sırasında Londralıların metrolara sığınması onu bir dizi sığınak çizimi yapmaya yöneltti. Moore 1943’te Northampton’daki St. Matthew Kilisesi için bir “Madonna ve Çocuk İsa” heykeli yapma işini üstlendi. Dinsel sanatın yeniden canlandırılması düşüncesi ona çekici gelmişti. Bu çalışmasından sonra 1944’te aldığı başka bir aile grup heykeli siparişi onun 1930’lardaki deneylerinin sona erdiğini göstermekteydi. Yeniden döndüğü doğalcı yaklaşım kamaoyu tarafından hemen beğenildi. Moore “Madonna ve Çocuk İsa” ve aile grubu siparişlerini yerine getirirken kilden düzinelerce çalışma yapmış, bunları yedi, sekiz ya da dokuzar tane olmak üzere tunçtan da döktürmüştü. Böylece pek çok müze ve koleksiyoncu da onun yapıtlarına sahip olma olanağını buldu. Bu çalışmalar onun uluslararası üne kavuşmasına yol açtı. 1946’da New-York kentindeki Modern Sanat Müzesi tüm yapıtlarını kapsayan bir sergi düzenledi.

Moore bu nedenle ilk kez ABD’ye gitti. 1948’de Venedik Bienal’inde heykel ödülünü kazanması Avrupa’da da ününün yayılmasına neden oldu. İngiltere’de, çalışmalarının sınırlarını genişletecek siparişler alıyordu. 1948’de Stevenage ile Hertfordshire, 1954 – 55’te Harlow ve Essex kentleri için, 1947 – 48’de Londra’da Battersea Park için taştan aile grupları “Sarınmış Ayakta Duran Üç Figür”, 1949’da Suffolk’da Claydon’daki St. Peter Kilisesi için bir “Madonnaé, 1951’de de Britanya Şenliği için büyük boyutlu bir “Uzanan Figür” (Ulusal Modern Sanat Müzesi, Paris) yaptı. 1944’te annesinin ölümü, 1946’da da tek çocuğu olan kızı Mary’nin doğması, üzerine çalıştığı aile konusunu (özellikle de anne – çocuk ilişkisini) daha da kişisel bir duruma getirmiş, 1940’ların sonu ile 1950’lerde bu konuyu ele alan bir dizi yapıt üretmesine yol açmıştı. Bir dönemin devrimci heykeltraşının artık durulmuş olduğunu düşünen eleştirmenler yanılıyorlardı. Moore’un 1950’de yaptığı tunçtan ayakta duran figürleri, katı, köşeli çizgileri ve parçalanmış izlenimi uyandıran biçimleriyle sanki onlara gözdağı verir gibiydi. 1953’te Moore hastalanınca sanatı da daha içe dönük ve araştırıcı olmaya başladı. 1957 – 58’de Paris’teki UNESCO Merkez Binası için mermerden yaptığı uzanan kadın heykeli uzun bir zincirin son halkasıydı, ama Rootersam’daki Bouwcentrum için tuğlalarla yaptığı heykel, onun çalışmalarında yeniden doğal biçimlere döndüğünü gösteriyordu. Bu yapıtı, 1955 – 56 arasında totemi andırır bir dizi dikey figür üzerinde çalışmasına yol açtı. 1950’lerde Moore konuların da çeşitlendirmeye başladı. “Kral ve Kraliçe” (1952 – 53, Tate Galerisi, Londra), “Kalkanlı Savaşçı” (1953 – 54, Ontario Sanat Galerisi, Toronto) ve “Vurulan Savaşçı” (1956 – 57, Clare College, Cambridge) gibi yapıtları onun erkek figürünü kullandığı az sayıdaki eserleri arasındaydı. Bu yapıtların üçünde de Moore 1951’de Yunanistan’a yaptığı ve Atina’yı, Mikenai’yi, Delphoi’yi gördüğü yolculuktan esinlenmişti. Taş ve ahşap yontmayı bırakmamış olmasına karşın, savaşın bitiminden beri ürettiği ilk yapıtlarının büyük çoğunluğunu tunçtan dökmüştü. Bunların modellerini kilden değil, tel ve ahşaptan oluşturduğu bir iskelet üstüne alçı dökerek yapıyordu. Hep bir yontucu gibi çalışıyor, yüzeyleri çekiç ve kalemle düzeltmeyi seviyordu. 1958’deki 60. doğum gününden sonra Moore topluma mal olmuş bir heykeltraştan çok, kişisel düşüncelerini gerçekleştirmeye yöneltmiş bir sanatçı gibi davranmaya başladı. Aralarında Lincoln Sahne Sanatları Merkezi (1963 – 65) ve Chicago Üniversitesi (1964) için olanların da bulunduğu siparişler olmuyor değildi, ama bu olanıkları da başka türlü gerçekleştiremeyeceği büyük boyutlu yapıtlar oluşturmak için kullanıyor, heykellerinin bulundukları yere uygun olmasına gittikçe daha az özen gösteriyordu.

Anıtsallık uzun süredir onu düşündüren bir konuydu. Lincoln Sahne Sanatları Merkezi’ndeki uzanan kadın heykeli bu doğrultuda dizinin en büyüğü olarak yapılmıştı ve neredeyse insan gövdesindeki iniş çıkışlarla doğal bir manzarada görülen tepe ve çukurlar arasında bir bağlantı kurar gibiydi. Moore’un 1960’larda yaptığı kimi heykelleri büyük boyutları nedeniyle insan figürünü anımsatmaz olmuşlardı. Moore 1960’ların ortasından sonraki soyut heykellerini tunçtan dökmemiş, mermerden yontmuştu. 1965’te Carrara taşocaklarının yanındaki Forte dei Marmi’de yazlık bi ev aldı; burada İtalyan ustalarının yardımıyla yeniden taş yontmaya başladı. Moore pek çok ödül almıştır. Cambridge, Harvard ve Oxford gibi üniversitelerin verdiği onursal doktorluklar da vardır. 1955’te C.H. (Companion of Honour), 1963’te de bir İngiliz yurttaşının alabileceği en büyük nişan olan Liyakat Nişanı ile ödüllendirilmiştir. Yapıtlarını içeren en büyük koleksiyonlar Much Haddham’daki kendi evinde ve Kanada’nın Toronto kentindeki Henry Moore Heykel Merkezi’nde bulunmaktadır. Heykeltraş 31 Ağustos 1986 yılında ölmüştür.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Henry Moore
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
TARİH :: BiYOGRAFi :: Heykelciler-Ressamlar-
Buraya geçin: