TARİH
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

TARİH

Milletimiz davranışlarında ve gayretlerinde sarsılmaz bir bütünlük gösterdiği için başarılı olmuştur. Mustafa Kemal ******
 
AnasayfaKapı*Latest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
En son konular
» Karındeşen Jack'in Polise Yazdığı Mektup
I. Kosova Zaferi  (1.kısım) Icon_minitimeÇarş. Şub. 11, 2009 5:32 pm tarafından Malazgirt

» Albert Fish'in Çocuğunu Katlettiği Aileye Yazdığı Mektup
I. Kosova Zaferi  (1.kısım) Icon_minitimeÇarş. Şub. 11, 2009 5:30 pm tarafından Malazgirt

» Türklerde Denizcilik
I. Kosova Zaferi  (1.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:22 pm tarafından Malazgirt

» Türklerde Okçuluk
I. Kosova Zaferi  (1.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:21 pm tarafından Malazgirt

» Timur İmparatorluğunda Askeri teşkilat
I. Kosova Zaferi  (1.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:20 pm tarafından Malazgirt

» Yusuf Has Hâcib
I. Kosova Zaferi  (1.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:15 pm tarafından Bortecine

» İyonyalılar (MÖ.1200-MÖ.7.YY)
I. Kosova Zaferi  (1.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:11 pm tarafından Bortecine

» Hititler (MÖ.2000-MÖ.700)
I. Kosova Zaferi  (1.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:10 pm tarafından Bortecine

» Frigyalılar(M.Ö.750-M.Ö.609)
I. Kosova Zaferi  (1.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:08 pm tarafından Bortecine

» Lidyalılar (MÖ.7. YY-MÖ.546)
I. Kosova Zaferi  (1.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:07 pm tarafından Bortecine


 

 I. Kosova Zaferi (1.kısım)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Malazgirt
Admin
Malazgirt


Mesaj Sayısı : 263
Kayıt tarihi : 20/11/08
Yaş : 31
Nerden : Tokat

I. Kosova Zaferi  (1.kısım) Empty
MesajKonu: I. Kosova Zaferi (1.kısım)   I. Kosova Zaferi  (1.kısım) Icon_minitimeC.tesi Ocak 17, 2009 5:18 pm

I. Kosova Zaferi

Birinci MURAT’ın başkomutanı olduğu Osmanlı ordusu ile Sırbistan kralı LAZAR’ın başkomutanı bulunduğu müttefik Haçlı orduları arasında Sırbistan’ın KOSOVA denilen yerinde 20 Haziran 1389 tarihinde yaptıkları bu büyük savaşa; Osmanlı harp tarihinde 1. Kosova Meydan Muharebesi denilmektedir. Düşman ordusunun imha edilmesi ile ve Osmanlı ordusunun kesin zaferiyle sonuçlanmıştır.

BİRİNCİ KOSOVA MEYDAN MUHAREBESİNİN SEBEPLERİ:

Yaşanan o tarihlerde, Osmanlıların adil davranışları, kuvvet ve kudretleri, fethedilen yerlerdeki halkın sevgisini kazandırmıştır. Az zamanda çevredeki devletler arasında gerekli etkiyi yapmış, onları korku ve telaşa düşürmüştü.

Osman Gazi’nin kısa bir süre içinde yetiştirdiği üstün kişiler, daimi orduyu kurmuş ve onu eğiterek yetiştirmiştir. Küçük fakat düzenli, disiplinli, kahraman ve savaşta usta insanların kurduğu bu ordu artık Anadolu’da ve Rumeli’nde sözü edilir, çekinilir bir kuvvet olmuştu. O devirlerin ünlü komutanları, LALA ŞAHİN paşalar, TİMURTAŞ Paşalar, EVRENOS, HACI İlbeyler, durmak dinlenmek bilmeyen gayretleri ve kazandıkları savaşlarla birçok yerleri kendi ülke sınırları içine katmışlar, bu yerlerin ellerinde kalmasını mümkün kılmışlardı. Bunu da Osmanlıların adaleti, gösterdikleri anlayış, meydana getirdikleri sevgi ve itimat ile sağlamışlardı.



Hacı İlbey’in Sırp sındığı baskını ve kazandığı zafer ve Karaman oğullarına karşı kazanılan zaferler, Avrupa devletlerini ciddi bir telaşa düşürmüştü. Bu son durumdan en çok kaygılanan Sırbistan Kralı LAZAR olmuştu. Osmanlı ordusunun çoğunun o sıralarda Anadolu’da bulunuşu, Lazar’a fırsat doğurmuş, Osmanlıların Balkanlardan atılması tek düşüncesi olmuştu. Zaten kral Lazar, Osmanlıları hiç bir zaman çekememiş, her fırsatta yararlanmak istemişti. Hınç almanın tam sırası olduğuna karar vermiş, tam harekete geçeceği sırada Niş’in de Osmanlıların eline geçtiğini görünce çileden çıkmıştı. Bu son olay Lazar’ı yılgınlığa da düşürmüş, gururunu kırmış, ülkesinde itibarının da azalmasına sebep olmuştu.

Niş’in Osmanlılar tarafından alınması ve Sırbistan’ın yenilme­si sonucu, Sırplarla anlaşma yapıldı. Sırbistan krallığı her yıl Os­manlılara 1000 duka (Venedik altını) verecek, ayrıca Osmanlılar nerede savaşırlarsa onlara yardımcı olarak 1000–2000 asker gön­derilecekti. Bu şartlar kral LAZAR’ın gelecekte planladığı bütün emellerine sed çekiyordu. Kral Lazar mesuliyetlerinden bir an ev­vel kurtulmak ve elden çıkan yerlere sahip olmak için gizliden as­keri ve siyasi ittifaklar kurma yolları aradı ve bunda da başarılı ol­du. Lazar evvela yakın komşu devletlerle ittifak yaparak kuvvetli ve büyük bir ordu kurmayı tasarlıyordu. Bu tasarının gerçekleşme­si için önce Macaristan krallığına sokuldu, fakat Macaristan’ın iç durumu Sırplarla bir ittifaka elverişli değildi. Bosna ve Bulgaristan krallarıyla anlaşabileceğini düşündü. Onlara başvurdu. Bosna kra­lı V. TVURKO bu sıralarda Sırp ve Macarların baskısından kur­tulmuş ve oldukça da kuvvetlenmişti. Bir gün Osmanlıların saldı­rısına uğrayacağından ve yurdunun elinden çıkacağından korku­yordu. Kral Lazar’a yardım göndermek değil, Osmanlılarla yapıla­cak bir savaşa kendisinin komuta edeceği bir Bosna ordusu ile ka­tılacağını bildirdi. Aralarında bir antlaşma sonucu ittifakı imzala­dılar. Kral Lazar bu sıralarda Bulgaristan kralı Şişman’a (bazı ta­rihçiler Sisman diyor) başvurdu. Bulgaristan Kralı o sıralarda Os­manlılarla barış yapmış, kızını 1. Murat’la evlendirmişti. İşte bu sı­ralarda Osmanlılar Karamanoğullarına karşı harekete geçtiler. Sır­bistan’la antlaşma gereği bu savaşa Sırplar 2000 muharip gönder­diler. Osmanlıların zaferiyle sonuçlanan Karaman seferinde yar­dımcı Sırp kuvvetlerinden bazı kişiler emirlere uymadıkları, çapul­culuk yaptıkları, silahsız halka tecavüzde bulundukları için padi­şah tarafından cezalandırılmışlar hatta bir kaçı da idam edilmişti.

Sırp askerler ülkelerine dönünce yaptıkları kötülükleri inkâr et­mişler, büyük haksızlıklara uğradıklarını söyleyerek halkın gale­yana gelmelerine sebep olmuşlardı. Kral Lazar bu fırsattan yarar­lanarak, Osmanlılara karşı savaş hazırlıklarını hızlandırmıştı. Bu meyanda Lazar Arnavutluk beyliklerini ve Bosna krallığını, Eflâklıları, Lehlileri ve Macarları da Osmanoğulları aleyhine birleş­tirerek kuvvetli bir ordu da kurmuştu. Müttefik orduya (Haçlılar) güvenerek, I. Murat’a savaş ilanı için bir de elçi göndermişti.

Bu durum karşısında o sıralarda Bursa’da bulunan 1. Murat; Karesi ve Kütahya’da sancak beyi olan oğulları Yakup Çelebi ile Yıldırım Bayezid’e haberler ulaştırarak, askerleriyle Çanakka­le’den Gelibolu’ya geçip, FİLİBE Ovasında yığınağını yaparak Osmanlı Ordularına katılmalarını bildirdi. Diğer taraftan Saruhan, Menteşe, Aydınoğullarına toplayacakları askerleriyle yardıma koşmaları bildirildi. Bu suretle ordu düşünülenin üstünde kuvvet­lenmiş olacaktı. Bu sırada hacda bulunan, büyük komutan Evrenos Bey de orduya katılmış bulunuyordu. Kendisine, başkomutanlık müşavirliği görevi (Ordu kurmay başkanlığı) verildi. I. Murat ken­disine bağlı, Balkan yarımadasındaki Sırbistan hâkimi bulunan Saraç Bey’i, Prens Dö Serrad ile Bulgarlardan Köstendil prensi Konstantin’ e de haber göndererek hazırlanmalarını bildirmişti. Onlara çok güveniyordu. Aynı zamanda vakit kayıp edilmeden i. Murat derhal savaş divanı toplanmasını da emretti. Genel durum gözden geçirildi. Ve stratejik savaş planı hazırlandı:

Planın yapılışı:

Sadrazam Ali Paşa, kuvvetleriyle Rumeli tarafına geçti. Harp harekât alanı olarak seçilen Trakya bölgesi, Balkan dağlarıyla, Bulgaristan’dan ayrılmış ve her iki bölge arasında bağlantı, bu dağlar üzerindeki geçitlere bağlıydı. Bu geçitler 7 kadar olup her biri gayet dar, geçilmesi zor SULUDEREBENT, KAPUDERE­BENT ile sıradağların batısında son bulan SOFYA’ya, Niş’e, ODIN’e açılıyordu. ŞUMNU kalesiyle de savunuluyordu. Ali Pa­şa bu geçitlerden faydalanmayı düşünmedi. Çünkü bu iki geçit Bulgaristan’la Sırbistan arasında bulunduğundan bu geçitlerden geçerken Sırp ve Bulgar kuvvetlerinin saldırısına uğ­ranabilirdi. Bu bakımdan Ali paşa kuvvetleriyle, Bulga­ristan’a en doğudaki geçitlerden biri içinden taarruza ka­rar verdi. Daha sonra ordusunu İSLİMİYE civarında top­layarak KAVAK derbendinden geçerek ŞUMNU, PREVADI arasından Bulgaristan’a girdi. Ali paşa kuv­vetleri Bulgaristan’ a girdikten sonra TİMURTAŞ Paşa oğlu YAHŞİ Bey kuvvetleriyle Prevadi ’ye 5000 kişiden oluşan bir kuvvet gönderdi. Aynı zamanda ŞUMNU’yu da yeter bir kuvvetle ele geçirerek, kendi de geri kalan kuvvetleriyle Bulgaristan’ın merkezi, Kral Şişman’ın en kuvvetli merkezi TURNUVA ’ya doğru yürüdü. Çok iyi hazırlanmış bu planla kısa bir süre içinde büyük bir başa­rıyla sonuca gidildi.

Yahşi Bey, komutasındaki kuvvetlerle PREVADİ’yi ele geçirirken Ali Paşa da TIRNOVA’yı teslim almıştı. Bu sırada ŞUMNU Kalesi mücadelesiz teslim alındı. Sadra­zam Ali Paşa’nın pek kısa bir süre içinde eriştiği bu bü­yük başarı, Bulgarları dehşete düşürmüştü. Osmanlıların hiç ummadıkları bir yerden baskın halindeki bu taarruzla­rı çok müthişti. Onların kuvveti de azdı. Beklenen Sırp yardımı da yapılmamıştı.

Sadrazam Ali Paşa ise, düşmanın çekilme maksadını bildiğinden peşini bırakmadı. Takibe devam ederken TIRNOVA’yı da ele geçirdi. ZİM nehri vadisinden yürüyerek NİĞBOLU yakınlarına kadar geldi. Kaleyi kuşattı. Kral Şişman’ı sıkıştırarak, askerini susuz ve aç bıraktı. Şiş­man’ın padişaha başvurmasını sağladı. Kral affolunmak için i. Murat’a ricacılar gönderdi. Teslim oldu. Sultanın asıl maksadı, Bulgaristan’ı ele geçirmek değildi. Bütün kuvvetiyle Sırbistan’ı cezalandırmak istiyordu. Kral Sismanın teklifleri kabul edildi. Yapılan bir antlaşma ile SİLİSTRE ’Yİ Osmanlılara verdi. Her yıl bir miktar da vergi ödemek zorunda bırakıldı. Bu sırada HIRŞOVA ve daha birçok şehirler Osmanlıların eline geçti. Veziriazam Ali Paşa’nın Bulgaristan harekâtı sürerken, TİMURTAŞ ko­mutasındaki 1000 kadar Akıncı Arnavutluk sınırlarına hücum etti. Ganimetle bulunduğu yere dönerken, Sırplar ve Bosnalılar bu birliğin varlığını öğrenmişler, Vurano civarında, üstün kuvvetlerle bu birliğin yolunu kesmişler, onlara çok kayıplar verdirmişlerdi. Bu hareketler Osman­lıları çok üzmüştü. Sırp kralı LAZAR Bulgaristan’ın Os­manlılar tarafından saf dışı edilmesi ve Prevadi, Şumnu,

Tırnova, Niğbolu, kalelerinin Osmanlıların eline geçmesi ve Bulgar Kralı Şişman’ın tutuklanarak yakınları ve ço­cukları ile birlikte Tavuslu’ya gönderilmesi haberi ve en önemlisi, bütün Bulgaristan’ın Osmanlı toprakları içinde sayılması, artık sı­ranın kendi ülkesine geldiğini ona anlatmıştı. Osmanlı taarruzunun kaçınılmazlığına da inanmaya başladı. Ayrıca Osmanlılar bazı stratejik önemi haiz Bulgar sınırları üzerindeki sarp bir dağın tepe­sinde bulunan Şehirköyü (Çarput) Sadrazam Ali Paşa tarafından ele geçirmişlerdi. Lazar bu yeri tekrar ele geçirmek maksadıyla, komutanlarından General DİMİTRİYUS’u 10.000 kişilik bir atlı kuvvetle Şehirköy’e gönderdi. Burası Niş ve Sofya arasında bulu­nuyordu. Lazar için stratejik önem taşıyan bu yer sayesinde Sırp ordusunun Bulgaristan’la bağlantısı kopmayacaktı. Şehirköy (Çar­put) yer olarak merkezi olduğundan buradan istenildiği zaman Sofya’ya, istenildiği zaman Niş’e kolaylıkla hareket mümkündü, Ali Paşa bu durumu öğreninceye kadar, General Dimitriyus Çar­put’u ele geçirmiş, halk Sırplarla birleşmişti. Haber Filibe’de bu­lunan i. Murat’a duyuruldu. 1. Murad Şehirköy’ün tekrar ele geç­mesi, düşmanda şaşkınlığa sebep olmak ve müttefik devlet ordula­rının hareketlerini engellemek/geciktirmek için buralara akınlar düzenlettirdi. Suların coşkun akışından Osmanlı ordusu bir türlü nehri geçemiyordu. Çünkü bu mevsimde Meriç nehri geçit vermez­di. Meriç nehrinin geçit vereceği zamanı yakalamak için, Timurtaş oğlu Yahşi Bey ile Saruca Paşa, Subaşı Ayni Bey 10.000 kadar akıncı kuvvetle o tarafa gönderildi.

Dırağman Boğazı’nı geçip Şehirköyü geri alma ve düşman or­dusu hakkında bilgi toplama görevi verilmişti. Yahşi Bey kuvvet liflerini çıkarlarına uygun gördüklerinden isteklerini kabul ettiler. Ellerindeki kuvvetlerle Lazar ordularına katıldılar. Ayrıca Kral La­zar’ın damadı Prens Jorj Zatovprimur ile Karadağ Prensi Etkiyen Çermoviyeviç ve daha birçok beylikler Lazar ordusuna katıldılar. Bosna kralı Tvartko da sözünü tutmuş, ordusuyla Sırp ordusuna katılmıştı. Sırp ordusu kendinden emin bir halde bulunuyordu. Si­lah, araç ve gereç üstünlüğü de düşman tarafında idi. Osmanlı or­dusunun uzun bir yürüyüşten sonra karşılarına yorgun geleceğini düşünüyorlar ve bu sebeple de savaşı kazanacaklarına inanıyorlar­dı. Harp zamanı yaklaştıkça Lazar ordusunda telaş görülüyordu. Bir süre sonra haçlı ordusu, Kosova ovasının karşı sırtlarında Os­manlı ordularını çok düzenli tertiplenmiş durumuyla karşılarında görünce şaşakalmışlardı. Hiç beklemedikleri bu hal, Osmanlı or­dusunun dalgalanan sancakları ve kendilerinden emin halleri Lazar ordusunu düşündürmeye başlamıştı. Bu durum karşısında kral La­zar hemen komutanlarını topladı. Herkese bu savaşın nasıl yapıla­cağını sordu. Savaş şurasında bulunan prensler ve komutanlardan birçoğu, Osmanlı ordusunun yorgunluğundan, Kosova ovasında henüz savaş düzeni alınmamış bulunmasından yararlanmak için derhal taarruza geçilmesini, geceleyin taarruz edildiği takdirde Os­manlı ordusunun tümünün yok edilebileceğini söylediler. Bu son teklif kabul edilmedi. Ertesi sabah şafakla beraber saldırmanın uy­gun olacağına ve bu süre içinde birliklerin uygun savaş tertipleri­nin alınmasına karar verdiler. Haçlı ordusu hazırlanırken, Osman­lı ordusu boş durmuyor, büyük düzenleme içinde bulunuyordu.

1. Murad harbin sonucunu hayal etmek yerine, durumun kötü­lüğünü müdrik hazırlıklar yapıyordu. Savaşacağı düşmanı kendi gözüyle görmek için, Şehzade Yıldırım Bayezid’le birlikte düş­man ordularının son durumlarını görmek üzere bir tepeye çıktılar. Düşmanın sayı üstünlüğü karşısında hayrete düştüler. Ovanın bir bölümü, süvari ve piyade kuvvetleriyle doluydu. Zırhlı süvarilerin parıltıları gözleri kamaştın yordu. Ovanın genişliği ve derinliği içinde sonu gelmez uzunluğuna tertip almış düşman safları görü­nüyordu.

I. Murad; karşısındaki haçlı ordusunun kendi ordusundan kat kat sayı üstünlüğüne sahip olduğunu görünce, savaşın yapılacağı arazi üzerinde düşündü. Kararlar aldı. Arazinin çok tozlu ve rüzgârın da düşman yönünden esmesi, Osmanlı askerinin isabetli atışla­rına engel olacağı endişesiyle üzüldü. Fakat bu kötü ve aleyhteki durumları beraberindekilere sezdirmedi. Oğluyla geri döndüler. Harpte yapılacak hareketleri bir daha gözden geçirmek üzere tek­rar Harp Meclisini topladılar. Son durum bir defa daha gözden ge­çirildi. Komutanların bir bölümü rüzgârın aleyhte esmesi ve aynı zamanda da askerin yorgunluğunu ileri sürdüler. Bir bölüm komu­tan da düşmanın çokluğu karşısında cephenin en önemli hatlarında develer bulundurularak düşman atlarının ürkütülmesini istediler. Söz alan Yıldırım Bayezid: "Savaşın merdane yapılmasını, hileye sapılmamasını, fedakârlık ve kahramanlığa hiç bir şeyin engel olamayacağını, her şeye çare bulunacağını söyledi. Osmanlı aske­ri bu ana kadar düşmanıyla göğüs göğüs’e çarpışmaktan hiç geri durmamıştır. Anadolu’nun geniş ovalarında birçok kaleler develer arkasında saklanarak mı kazanıldı? Hileye lüzum yoktur, Allah’a inanıyoruz ve Allah’ın yardımına biz kavuşacağız, zaferi mutlaka kazanacağız. Zafer bizimdir. Allah’ım buna şahittir" diyerek sözlerine son verdi. .

Bu güne kadar yaptıkları savaşlarda böyle olmamış mıydı?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://tarihciler.hareketforum.com
 
I. Kosova Zaferi (1.kısım)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
TARİH :: SAVAŞLAR :: En Kanlı Savaşlar-
Buraya geçin: