TARİH
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

TARİH

Milletimiz davranışlarında ve gayretlerinde sarsılmaz bir bütünlük gösterdiği için başarılı olmuştur. Mustafa Kemal ******
 
AnasayfaKapı*Latest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
En son konular
» Karındeşen Jack'in Polise Yazdığı Mektup
Otlukbeli Meydan Savaşı  (4.kısım) Icon_minitimeÇarş. Şub. 11, 2009 5:32 pm tarafından Malazgirt

» Albert Fish'in Çocuğunu Katlettiği Aileye Yazdığı Mektup
Otlukbeli Meydan Savaşı  (4.kısım) Icon_minitimeÇarş. Şub. 11, 2009 5:30 pm tarafından Malazgirt

» Türklerde Denizcilik
Otlukbeli Meydan Savaşı  (4.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:22 pm tarafından Malazgirt

» Türklerde Okçuluk
Otlukbeli Meydan Savaşı  (4.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:21 pm tarafından Malazgirt

» Timur İmparatorluğunda Askeri teşkilat
Otlukbeli Meydan Savaşı  (4.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:20 pm tarafından Malazgirt

» Yusuf Has Hâcib
Otlukbeli Meydan Savaşı  (4.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:15 pm tarafından Bortecine

» İyonyalılar (MÖ.1200-MÖ.7.YY)
Otlukbeli Meydan Savaşı  (4.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:11 pm tarafından Bortecine

» Hititler (MÖ.2000-MÖ.700)
Otlukbeli Meydan Savaşı  (4.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:10 pm tarafından Bortecine

» Frigyalılar(M.Ö.750-M.Ö.609)
Otlukbeli Meydan Savaşı  (4.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:08 pm tarafından Bortecine

» Lidyalılar (MÖ.7. YY-MÖ.546)
Otlukbeli Meydan Savaşı  (4.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:07 pm tarafından Bortecine


 

 Otlukbeli Meydan Savaşı (4.kısım)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Malazgirt
Admin
Malazgirt


Mesaj Sayısı : 263
Kayıt tarihi : 20/11/08
Yaş : 31
Nerden : Tokat

Otlukbeli Meydan Savaşı  (4.kısım) Empty
MesajKonu: Otlukbeli Meydan Savaşı (4.kısım)   Otlukbeli Meydan Savaşı  (4.kısım) Icon_minitimeC.tesi Ocak 17, 2009 5:36 pm

OTLUKBELİ MEYDAN MUHAREBESİNİN YAPILIŞI 11 Ağustos 1473

Savaş Akkoyunlu öncü kuvvetlerinin taarruzu ile başladı. Ve saatlarce bir öncü savaşı halinde devam etti.

Osmanlı ordusu komutanlarından Davut Paşa, düşman öncü kuvvetleri tepelerden aşağı inmeden derenin ön sırtlarını ele geçi­rip, ordusuna hazırlık zaman ve alanı kazandırmak istiyordu. Bu­nun için dereyi geçti ve tepelere doğru taarruza başladı. Fakat düş­man da durmuyor, üstün kuvvetle geliyordu. Akkoyunlu İshak Bey komutasındaki kuvvetler, Osmanlı öncü kuvvetleriyle karşılaştılar. Davut Paşa kuvvetleri inatla karşı koyuyor ve direniyorlardı. Bu savaş olurken Akkoyunlu ordusu geride tepeler üzerinde hazır bir durumda ve adeta öncü savaşını seyrediyor ve sonucu bekliyordu. Davut Paşa, öncü savaşlarıyla ordunun büyük kısmının hazırlan­ması için gereken zamanı kazandırmıştı. Akkoyunlu öncüleri ye­nildi ve çekildi. Bu yenilgiden faydalanan Osmanlı ordusu fırsatı değerlendirdi ve dere içinde son hazırlıklarını da tamamladı. Os­manlı ordusu, Akkoyunlu ordusunun duraklamasından faydalana­rak iki yan kuvvetleriyle birden aynı zamanda taarruza başlamıştı. Şehzade Mustafa’nın kuvvetleri dereyi geçerek düşmanın sağ ya­nında bulunan Zeynel Mirza’nın kuvvetlerine doğru ilerliyordu. Rumeli azapları, süvarinin önünde gidiyordu.

Düşmanla ok menziline girince, okları kullanmaya başladılar ve hemen cepheyi süvari kuvvetlerine açtılar. Bu sefer Osmanlı kuvvetleri şiddetli taarruza geçtiler. Akkoyunlu süvarileri de karşı koyunca öldüresiye bir boğuşma başladı. Osmanlı Azap askerleri bu sırada yanlardan düşman süvarilerine ok yağdırıyorlardı. Bir süre sonra Akkoyunlu yayaları da bunların üzerine yüklenmeye başladı. Davut Paşa, Şehzade Mustafa’nın komuta ettiği kuvvetle­rini savaşa teşvikte fevkalade bir gayret gösteriyor, kendini feda edercesine ileri atılıyor, cesarette ve şecaatte askerlerine örnek olu­yordu. Şehzade Mustafa kuvvetleri bütün toplarını düşman üzeri­ne çevirmiş, ateş yağdırıyorlardı. Sadrazam Mahmud Paşa’mn al­dığı tadbirler meyanında, gerilerde uygun yerlerde mevzilendiril-miş merkez kuvvetlerine ait toplar da bu ateşe katılıyor, kendile­rinde bu silaha karşı koyacak miktarda topları bulunmayan Akkoyunlular üzerinde Osmanlı topların büyük tesiri oluyor, onlara bü­yük kayıplar verdiriyordu.

Osmanlı ordusunun Bayezid küvetleri de düşmanın sol yanda­ki Mehmed Bey kuvvetlerine saldırıya geçmişlerdi. Dereyi geç­mek bu birliklere zorluk vermiş, havanın çok sıcak olması, dere içinde hava ceryanı bulunmaması askeri bunaltmıştı. Tepeye bir an evvel çıkarak bu kötü durumdan kurtulmak için, çıkması kolay ta­rafa yönelmiş, bu süratle de düşmanın sol yan kuvvetleri yerine, merkez kuuvetlerinin sol bölümüne düşülmüştü. Düşmanın sol yan kuvvetlerinin önündeki dereyi Osmanlı sağ yan kuvvetlerinin geç­mesine meydan vermemesi bunda amil olmuştu. Akkoyunlu sol yan kuvvetlerinin, hareketsizliği uzun bir süre savaşa seyirci kal­maları bu kuvvetlerin umdukları, Osmanlı kuvvetlerinin imhasını sağlama görevi almış olmasında aranır. Halbuki bu halleri Osman­lıların çok işine yaramıştır. Şehzade Bayezid’in lalası İbrahim Pa­şa’mn teşvikiyle yaptığı savaş az sonra kızışmış ve pek şiddetli ta­arruz yapan Osmanlı sol yan kuvvetleri düşmanın içlerine o kadar girmişlerdi ki, sağ ve sol yan kuvvetleri birleşmeye başlamıştı. Ak-koyunlu’nun merkezindeki kuvvetler için çok tehlikeli bir hal alan bu durum karşısında Uzun Hasan bile Anadolu süvarilerinin üzeri­ne at sürmek, boğuşmak zorunda kalmıştı. Bu sırada Osmanlılar’ın Şehzade Mustafa kuvvetlerinde savaşın en kızışmış bir hali yaşa­nıyordu. Dost düşman birbiri içine karışmış ölesiye dövüşüyorlar­dı. Türkmen süvarileri, azap askerlerinin ortalarına kadar girmiş, azap askerleri ise kendilerinden beklenmeyen bir cesaretle karşı koyuyor, ölüyor, ama daha çok öldürüyorlardı. Osmanlı süvarileri de düşman saldırılarını kırıyor, mukabil saldırlarla onları püskür­tüyorlardı. Osmanlılar’da dövüşme nöbeti yapılıyordu. Yorulanla­ra dinlenme fırsatı veren arkadaşlarıyla yer değiştiriyorlar, yeni ve zinde kuvvetlerle düşmanın karşısına çıkıyorlardı (bu fasılalarda namaz kılıyorlardı). Akkoyunlular bütünüyle savaşa katıldıkların­dan, aralıksız savaşa devam çaresizliğinde idiler.

Bu bakımdan Akkoyunlular perişan olup, karşısındaki zinde kuvvetlerin saldırılarına dayanamıyor ve yok oluyorlardı. Bu şart­larda birkaç saat çarpışan düşman süvarilerinin geriledikleri görü­lüyordu. İşte bu sıralarda Osmanlı sağ yan kuvvetleri için bir teh­like başgöstermekte idi. Düşman merkez kuvvetlerinin sol bölü­münde çarpışan Bayezid kuvvetlerinin karşısındaki düşman süva­rileri dereye doğru çekilmeye başlamıştı, ama düşmanın sol yan kuvvetleri yavaş yavaş ilerleyerek bu kuvvetlerin gerisine düşme­ye başlamıştı. Bu sırada Gedik Ahmed Paşa durumu gördü ve Şeh­zade Bayezid’e durumu göstererek, henüz savaşa girmemiş olan kuvvetlerin büyük bir bölümünü geri çevirerek düşmanın sol yanı­nın iç kısmına doğru saldırıya geçirdi. Biraz sonra bütün Rumeli ordusu düşman merkez kuvvetlerine yaptığı saldırıdan, düşman merkez kuvvetlerinin Şehzade Mustafa kuvvetleriyle çok sıkı bir şekilde boğuşmakta olmasından faydalanarak sıyrılmış ve düşma­nın sol yan kuvvetlerine dönme imkânı bulmuştu, Şehzade Baye-zid’in bu yeni saldırısı, düşmanın sol yanındaki Mehmed Bakır komutasındaki süvarilerine çattı. Bu kuvvetlerle, çok kanlı hücum­lar ve bunlara ilave olarak çok şiddetli top, tüfek atışları ile düş­man sarsılmış komutanları Mehmed Bakır esir düşmüştü. Bu birli­ğin sancağı da Osmanhlar’m eline geçmişti. Bozulan bu süvari bir­liği kaçmaya başladı, kovalanarak Oğuzlu Mehmed’in üzerine atıl­dılar. Osmanlı taarruzu daha da şiddetlendi. Bu kuvvetlere de yük­lendi. Bu sırada Osmanlı ordusu sol yan kuvvetlerinden bir Ana­dolu sipahisi olan Sivaslı ORUÇ, düşman sağ yan kuvvetleri ko­mutanı Uzun Hasan’ın oğlu Zeynel Mirza ile karşılaştı. Ve onu bir kılıç darbesi ile atından düşürdü, bir hamlede başını gövdesinden ayırarak, bu başı düşman süvarilerine gösterdi. Komutanlarının ke­sik başını gören Akkoyunlular’ın morali bozuldu ve yüzgeri ede­rek tepelerden derelere doğru kaçmaya başladılar. Bu kuvvetlerin elindeki bütün tepeler Osmanlılar’ın eline geçti. Şehzade Musta­fa’nın taarruzlarına karşı koyamayan Akkoyunlu Oğuzlu Mehmed, kendi merkez kuvvetleri üzerine ve gerisine doğru gerilemeye baş­ladı. Uzun Hasan da yan kuvvetlerine yardım etmek için sağa sola saldırıyordu. Ama başarılı olamıyor, Osmanlı saldırılarını durudu-ramıyordu. Çaresiz genel duruma uymak zorunda kaldığından tut­tuğu tepeleri boşaltmak zorunda kaldı.

Bu çarpışmalar yapılırken Fatih Sultan Mehmed’in komuta et­tiği merkezdeki kuvvetler karşılarına isabet eden çok sarp tepelere çıkmaya çalışıyor ve bu çıkış çok müşkilatlı oluyordu. Tepeye yaklaştığı sırada, Akkoyunlu Uzun Hasan’ın oğlu Zeynel Mir-za’nm kesik başı padişaha getirilmiş ve düşmanın sol yan kuvvet­lerinin bozguna uğratıldığı haberi de verilmişti.

Uzun Hasan savaşın aleyhine döndüğünü görmüş, bütün ye­deklerini de kullanarak savaşa girişmişti, ama bir sonuç alamamış, İki yanda bulunan kuvvetlerinin de bozguna uğratıldığını öğren­mişti. Bugüne kadar yaptığı bütün savaşlarda daima kazanan ted­birli, kudretli ve eli, kolu olan bir oğlunun komuta ettiği kuvvetler bozulmuş, oğlu esir edilmişti. Şecaatlarıyla ve korkusuzluklarıyla tanınmış diğer iki oğlunun da öldürülmüş olduğunu artık biliyor­du. Gerçi kendi merkezdeki kuvvetlerini henüz kullanmamıştı, ama bir bölümüyle savaşmak zorunda kalmış olmasına rağmen, Osmanlı ordusu yedekleri henüz hiçbir savaşa katılmamış zinde ve hazır bir halde bulunuyordu. Ayrıca uzun bir çalışma ile tahkim et­tirip hazırlattığı savunma mevzilerinin bulunduğu tepeler hemen hemen tamamı Osmanlıların eline geçmiş ve Osmanlı ordusunu üstün bir duruma çıkarmıştı. Savaşı biraz daha devam ettirse, biraz sonra Osmanlı merkez kuvvetlerinden bir daha yakasını kurtara­mayacak, bütün Akkoyunlu ordu bakiyesi dereler içinde tıkanıp kalacaklar ve bu sebeple de tamamen yok olacaklardı. Bu suretle Uzun Hasan kendi kazdığı kuyuya düşmek üzereydi.

Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın yaptığı durum muhake­mesi mükümmeldi. Kararını vermişti. Çekilecekti. Acele, ordusu­na çekilme emri verdi. Yalnız ordusunun büyük bir kısmı Osman­lı ordusunun elinde kolay çözülebilecek durumda değildi. Uzun Hasan ancak kendi yakınlarından bazılarıyla kaçabildi. Ve canını kurtarabildi. Pir Ahmed, Oğuzlu Mehmed Bey kaçıp kurtulanlar arasında idi. Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan, 3 günlük yolu bir günde alarak Bayburt’a vardı. Burada bulunan aile efradını topla­yarak Tebriz’e yolladı. Uzun Hasan ve bazı büyük komutanların ordularını başıboş bırakıp kaçtıklarını öğrenen Akkoyunlu askeri artık can derdine düşmüşlerdi. Savaş 8 saat sürmüş, akşamın ka-ranlığıyla beraber çarpışmalar sona ermişti. Akkoyunlu ordusu ye­nik ve perişan bir halde derelerin içini doldurmuş, canını kurtar­mak için galibin lütfunu bekliyorlardı. Ordunun bütün ağırlıkları ve hatta hükümdarın bütün hazinesi tamamen Osmanlılar’ın eline geçmişti.

Ertesi gün savaş meydanında divan toplandı. Durum yeniden gözden geçirildi. Kaçan düşmanın takip edilip edilmemesi hakkın­da komutanların fikirleri soruldu. Bütün komutanlar düşmanın ta­kip edilerek sonucun kesinleşmesini istiyorlardı. Yalnız Sadrazam Mahmud Paşa; komutanların düşüncesinde değildi. Çünkü genel duruma tamamen vakıftı; Osmanlı Devleti’nin siyasî durumu iyi değildi. Bir an evvel anavatana dönmek, eldeki meseleleri hâllet­mek icap ediyordu. Takip edip yok edilecek düşman, İslâm ve Türk’tüler. Çiğnenecek topraklar, din ve ırk kardeşlerinin toprak­ları idi. Bu bakımdan bu yerleri yakıp yıkmak ve yağma etmek doğru bir hal tarzı olmazdı.

Çiğnenecek alanlar, ele geçmekle büyük kazançlar beklenen yerler de değildi. Mevsim de geçmekte, kış yaklaşmakta idi. Bu düşünceler karşılaştırılmasından da çıkacak hüküm belli idi. Düş­man ordusunun takibi faydadan ziyade zarar verici olacaktı. Hal­buki kazanılan bu zafer, artık düşmanın en az 20-25 yıl belini doğ­rultmasına imkân vermeyecek şekilde zayıf ve perişan düşürmüş­tü. Sadrazam Mahmud Paşa’mn bu konuşması ve muhakemesi, Padişah Fatih Sultan Mehmed ve bütün komutanlarca haklı görül­müş ve düşmanın takibinden vazgeçilmiştir. Osmanlı ordusu daha 3 gün savaş alanında kalmış, 4’üncü günü dönüş hazırlıklarına baş­lamıştı. Savaş alanında kalınan günler içinde, esirler gözden geçi­rilmiş, Karakoyunlu büyükleri ve askerleri tamamen salıverilmiş, esir düşen Akkoyunlu büyüklerinin çoğu idam edilmiş, bir bölümü de tutuklanmıştı. Bunlardan Timur oğullarından Mehmed Bakır, komutanları Zeynel, Muzaffer Mirza’lar, Amasya tutukevine gön­derilmişlerdi. Başlıca Akkoyunlu büyüklerinden ve Uzun Ha­san’ın akıl hocası, hiyle ve hud’a adamı Alpagut Mehmed ile Ça­kırlı Bayezid’in oğlu Ömer Bey de tutuklular arasına katılmışlardı. Osmanlı uyruklu iken, bilim için İran’a giden, orada Uzun Ha­san’ın emrine giren ve Uzun Hasan’ın Osmanlılar’a savaş açması için telkinlerde bulunan, onu teşvik eden Titrek Sinan Bey oğlu Si­nan Bey de idam edilenler arasında idi. İlim irfan sahibi kişilere il­tifat edildi. Bunlar içerisinde, 10-15 şöhretli bilgin vardı. Ayrıca sanatkârlar da ayrıldı. Bunlar topluca Padişah’ın misafiri olarak Osmanlı ülkelerine gönderildi. Ördu dönüşünde beraberinde gö­türdüğü 4000 kadar Akkoyunlu’dan her gün 400 kadar Akkoyun­lu idam edilerek cezalandırıldı. Dönüş Afyonkarahisar yoluyla ya­pıldı. Yürüyüşe başladıktan 8 gün sonra Afyonkarahisar kalesine gelindi. Kale kuşatılarak ele geçirildi. Zaten Uzun Hasan’ın ordu­sunun yenik düştüğünü kale komutanı Dırop Bey öğrenince kaleyi savaşsız Osmanlılar’a teslim etmişti. Karahisar sancağı da bu su­retle Osmanlılar’ın eline geçmiş oldu. Buradan her tarafa zaferna-meler yazıldı ve gönderildi. Bu mektuplardan birerleri de o sıralar­da Kastamonu Valisi olan Fatih’in oğlu Şehzade CEM’e ve Hora­san hükümdarı Hüseyin Yadigâr’a gönderilmişti. Ülkenin bütün sancak beylerine zafer şenlikleri yapılması emredildi. Uzun Ha­san’ın oğlu Zeynel Mirza’nm kesik başı da halka gösterilmesi için İstanbul’a gönderildi. Ordu yoluna devam ederek, geceleri konup gündüzleri yürüyerek İstanbul’a geldi. Savaş alanında ele geçiril­miş olan Akkoyunlular’ın hazinesi çok yüklü idi. Hazineden bu sa­vaş için alman 100 yük akçe hazineye iade edildi. Savaşa başlama­dan evvel askerlere maaşlarına karşılık avans olarak verilen 10 milyon akça da askere bağışlandı.

Osmanlı ordusu, Otlukbeli meydan savaşından muzaffer bir şe­kilde anavatana dönünce, Rumeli kuvvetleri yerlerine, daimi ordu da İstanbul’a gitmiş bulunuyordu. Anadolu ordusu ise Karaman’a dönmüş, bütün Karaman topraklarını ele geçirerek, Osmanlılar için daima bir tehlike olmuş bu bölgeyi ebediyen ortadan kaldırmış ve Osmanlı sınırları içine almıştı. Kazanılan Otlukbeli zaferiyle 1514 yılında Şah İsmail’le Yavuz Sultan Selim’in yapacakları Çal­dıran savaşına kadar doğudan hiçbir tehlike gelmemiş, Osmanlılar bu 40 yılı doğuya karşı rahat ve huzur içinda geçirirken, batıda Av­rupa’da istedikleri gibi at oynatmışlar, batıdaki düşündükleri bütün hedeflerine rahatlıkla ulaşmışlar, uygarlıklanı buralara da eriştir­meyi başarmışlardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://tarihciler.hareketforum.com
 
Otlukbeli Meydan Savaşı (4.kısım)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
TARİH :: SAVAŞLAR :: En Kanlı Savaşlar-
Buraya geçin: