Cihanşah’a karşı kazandığı zaferi, dost olan İlhanlı hükümdarı Timur’un oğullarından Ebu Sait’e mağrurane yazılmış zafer namelerle beraber Cihanşah’ ın gövdesinden ayrılmış kesik başını gönderdi. Sultan Mehmed’e Cihanşah’ın üç danışmanının kesik başlarını gönderdi. Fatih Sultan Mehmed bu yakışıksız hareketten çok müteessir oldu, çok üzüldü. Timurlu hükümdarı Ebu Sait ise Uzun Hasan’ın Azerbaycan içişlerine karışmasını (Azerbaycan’ı Ebu Sait adına Cihanşah idare ediyordu) hoş karşılamadı. Uzun Hasan’a karşı savaş açtı. Uzun Hasan ise İlhanlı ordusunu pusuya düşürüp yenilgiye uğratmayı başarınca Ebu Sait’in de başını kestirdi. Bu suretle de Timurluların bütün topraklarına sahip çıktı. Tebriz’i devletinin başşehri yaparak ülkesini buradan idare etmeye başladı. Kendisi için düşman saydığı Gürcistan ve Horasan devletlerini de ortadan kaldırarak topraklarını kendi sınırları içine sokmak için önce Gürcistan’a saldırdı. Tiflis’i aldı. Sonra Horasan Hükümdarı Hüseyin’in hükümdarlığına hak iddia ederek yeğeni Yadigâr Mehmed’i bu devletin başına oturtmak bahanesiyle ve Timur oğullarının birbirine düşmelerinden de faydalanarak Horasan’a yürüdü. Önce Herat’ı ele geçirdi. Ye sonunda Akkoyunlu İmparatorluğu Horasan’dan Karaman’a, Gürcistan’dan Basra Körfezi’ne kadar uzanan büyük ve kudretli bir devlet haline geldi. Her biri evvelce devlet olan bu yerleri birer vilayet haline sokarak, her birinin başına oğullarını getirdi. Uzun Hasan için bu kıtada iki rakip kalmıştı. Biri Osmanlı İmparatorluğu, diğeri Mısır devleti idi. Bir fırsat çıkmasında bunların da haklarından gelmeyi düşünüyor, artık kendisini Timurlenk gibi görüyor, doğunun tek hâkimi olmak istiyor ve her haliyle Timurlenk’i taklide kalkışıyordu. Bu bakımdan harekete geçerek ilk iş olarak toprakları Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisine sokulmuş birçok beyleri, Timurlenk gibi sarayında topladı. Fatih Sultan Mehmed’e Bey diye başlayan, onu aklınca küçülten sözlerle dolu mektuplar yazıyor, Fatih’i kızdırıp arayı açmak istiyordu. Bozuşmaları halinde aralarında yapılacak savaşı mutlaka kazanacak ve Osmanlılar’ı tamamen yok ederek Akkoyunlu İmparatorluğu HORASAN’dan TUNA NEHRİ’ne kadar, büyük Cihangir Timurleng’in bile ulaşamadığı geniş topraklara sahip olmayı hayal ediyordu. Kendisini bu gayeye götürecek bir bozuşma sebebi arıyordu. Nihayet bu sebebi buldu; Fatih Sultan Mehmed, Trabzon savaşında İsfendiyaroğulları ve Canikoğulları topraklarını ele geçirmiş, beylerini ise başka yerlere bey olarak tayin etmişti. Uzun Hasan, toprakları ellerinden alınmış bu beylerin kendisine sığındıkları takdirde, eski beyliklerinin kendilerine geri verileceği sözünü vermiş, bu beyler de Uzun Hasan’a sığınmışlardı.
Hepsi Diyarbakır’daki BEYENDERİ Sarayı’na yerleşmişler, Uzun Hasan’ın korumasına alınmışlardı. Uzun Hasan ayrıca Avrupa devletleriyle anlaşma yolları aramış ve bulmuştu. Osmanlı ordusunu, Pir Ahmet Bey’den Karaman’ı almasından sonra çıkan ayaklanma sırasında Rodos Şövalyeleri’ne ve bu yoldan Venediklilere ve Papa’ya birer heyet göndererek, Osmanlılar’ın Akdeniz kıyılarındaki yerlere saldırdığını, buraları yakıp yıktığını, kendisine top dökecek ustalar gönderilirse onlarla ittifak yapacağını söylüyor ve bu suretle de Osmanlılar’a karşı koyacağını duyuruyordu. İşte bu sıralarda Osmanlı donanmasının Adriyatik Denizi’ne kadar sokulmuş bulunması ve Karadeniz yollarına da hâkim olması Venediklileri endişeye düşürmüş, onları Avrupa’daki bütün Osmanlı düşmanlarıyla birleşmeye itmişti. Asya’dan Uzun Hasan’dan yeni gelen teklif ve Uzun Hasan’ın yanındaki Venedik elçisi Katirino Zeno’nun da gayretleriyle son çare olarak kabul edilmiş ve aralarında birbirine saldırmama, yardım anlaşmaları için de ittifak yapılmıştı. Bu anlaşma sonucu Venedikliler, Karamanoğulları’nın kıyılarına, Moçemigo adındaki kaptan komutasında 4 büyük kadırga göndermişti. Bu kadırgaların ikisinde 200 kadar top dökücü vardı. Diğer iki kadırgada da barut ve top dökmeye yarayacak malzeme vardı.
Uzun Hasan bununla da kalmamış, Osmanlı ordusunu çeşitli cephelerde uğraştırarak yıpratmak için de tertipler almıştı. Ayrıca Osmanlılar’la Akkoyunlular arasında yapılacak savaş esnasında yanında koruduğu beylerin beyliklerindeki halkın (Ankara savaşında olduğu gibi) Osmanlılar’a ihanet ederek kendi tarafına geçeceğine, bu suretle de Osmanlı ordusunun çökeceğine inanıyordu.
Osmanlılar’a gelince; onlar bidayette Akkoyunlular’la bir savaşı düşünmüyorlardı. Bu yönden de bir mesele çıkarmamak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Çünkü siyasî durumları şimdilik böyle bir savaşa girişmeye imkân vermiyordu. Rumeli’nde halledilmeye çalışılan Sırbistan, Eflak, Boğdan, Mora, Arnavutluk, Venedik olayları vardı. Onlar küffarla mücadele içindeydi.
Fatih Sultan Mehmed; Bizans’ı ortadan kaldırdıktan sonra, Mora’nın, Sırbistan’ın ele geçirilmesi, Belgrad’ın kuşatılması, Arnavutluk’taki İskender Bey tehlikesinin kaldırılması ve Eflâk’ın yola getirilmesiyle uğraşmış ve bunda da başarılı olmuştu. Akkoyunlular, Osmanlılar’a uzaktılar, onlarla aynı din, aynı soydandılar. Kardeş bir milletle zorunlu kalmadıkça savaşmada bir mana bulamıyorlardı. İşte bu bakımlardan Fatih Sultan Mehmed, Rumeli’ndeki bütün olaylara hâkim olduktan sonra Anadolu’daki Trabzon’a kadar hareketle, önce Amasra’yı, Ereğli’yi Cenevizlilerden almış, bu sırada bir Osmanlı gölü haline getirilmiş olan Karadeniz’e kıyı, Osmanlı donanmasına bir hareket üssü olacak Sinop’u ele geçirmiş, bu güzel limandan sonra da Osmanlı uyruklu Rumlar için bir fesat merkezi halini alabilecek Trabzon’u da ele geçirerek, buradaki Rum hükümranlığına son vermişti. Daha sonra yine Rumeli’ne dönmüş, Eflak’ı yola getirmiş, Ege Denizi’nde birçok adalar Osmanlı hâkimiyetine geçmiş, bu denizde Venedik donanmasıyla savaşmıştı
Fatih Sultan Mehmed, ordusunu doğuya döndürtmüş, bundan da hareket yönü ve ne yapacağı kestirilememişti. Bütün dikkatiyle Osmanlılar’ın hareketleriyle ilgilenen Uzun Hasan bile, Fatih Sultan Mehmed’in maksat ve kararım anlayamamıştı.
Osmanlı ordusu Koyunhisar önüne geldi. 3 gün devamlı top atışlarıyla bu kaleyi çökertti ve ele geçirdi. Bu durumdan kuşkulanan Uzun Hasan, amcasının oğlu Hurşit Bey’i bir kuvvetle hisara gönderdi. Fakat bu kuvvet, Gedik Ahmet Paşa’mn kuvvetleriyle karşılandı. Yapılan savaşta Hurşit Bey yenilgiye düşerek ordusu dağıldı.
Bu haber Uzun Hasan’ı korkuttu ve ona kendi kuvvetlerinin zayıf olduğunu anlattı. Kâfi bir hazırlığı da yoktu. Bu sırada Osmanlıların kudretli ve düzenli ordularıyla savaşacak durumda değildi. Bu düşünce içinde barış teklifleriyle annesi SARA Hatun’u Fatih Sultan Mehmed’e gönderdi. Sara Hatun, Bulgar dağındaki Osmanlı ordugâhına geldi ve hoşgörü içinde karşılandı. Fatih Sultan Mehmed mecbur kalındığı takdirde Uzun Hasan’la savaşmayı düşünüyordu ve savaşa niyetli idi. Ama o sırada Anadolu’da Osmanlılar için pürüzlü haller vardı. Bunlar tamamen ortadan kaldırılmamıştı. Biraz da bu sebepten Trabzon’un Osmanlılar’ın olması şartıyla barışa razı olundu. Uzun Hasan da son yaptığı basiretsiz siyasî yanlışlığı idrak ettiği için cezasını çekmeye ve bu şartları kabule mecbur oldu. Osmanlılar 1462’de Trabzon ve çevresini tamamen ele geçirdiler ve korunmasını da sağlayarak anavatana döndüler.
Bu durum Uzun Hasan’a rahat bir nefes aldırttı. Şimdilik çok önemli bir tehlikeyi savuşturmuş oldu. Ama kendisine bu acıyı veren hatasını hiçbir zaman unutmayacaktı.
Bu durumdan sonra Uzun Hasan serbest kalmıştı. Şimdi bütün gayretlerini toplayarak dikkatlice etrafındakileri kolluyor, ülkesini genişletme ve kuvvetlendirme yolları arıyordu. Bunu bulmada da gecikmedi. Evvela komşusu Karakoyunlu Devleti ile bozuştu. Er-zurum-Bayburt yönlerine yürüdü. Bu saldırıyı durdurmak ve yurdunu savunmak için Karakoyunlu ordusu karşısına çıktı. Uzun Hasan çarptığı kaya sert gelince durdu ve ordusunu geri çekti. Ama fırsat kolladı. Karakoyunluların gafletlerinden faydalanarak onları konak yerinde hazırlıksız yakaladı. 1467 yılında yapılan bu çarpışma sonucu Karakoyunlular’ı yok etmeyi başardı. Hükümdarları Cihanşah’ı öldürterek bu devletin bütün topraklarına sahip çıktı. Saldırısını durdurmadı, ilerlemesine devam ederek Bağdat’ı kuşattı. Bu sırada Azerbaycan’da işlerin bozulduğunu, ayaklanmalar olduğunu duyunca kuşatmasının 40’ıncı günü kuşatmayı kaldırarak geri döndü.
Cihanşah’a karşı kazandığı zaferi, dost olan İlhanlı hükümdarı Timur’un oğullarından Ebu Sait’e mağrurane yazılmış zafernamelerle beraber Cihanşah’ın gövdesinden ayrılmış kesik başını gönderdi. Sultan Mehmed’e Cihanşah’ın üç danışmanının kesik başlarını gönderdi. Fatih Sultan Mehmed bu yakışıksız hareketten çok mütessir oldu, çok üzüldü. İlhanlı hükümdarı Ebu Sait ise Uzun Hasan’ın Azerbaycan içişlerine karışmasını (Azerbaycan’ı Ebu Sait adına Cihanşah idare ediyordu) hoş karşılamadı. Uzun Hasan’a karşı savaş açtı. Uzun Hasan ise İlhanlı ordusunu pusuya düşürüp yenilgiye uğratmayı başarınca Ebu Sait’in de başını kestirdi. Bu suretle de İlhanhlar’ın bütün topraklarına sahip çıktı. Tebriz’i devletinin başşehri yaparak ülkesini buradan idare etmeye başladı. Kendisi için düşman saydığı Gürcistan ve Horasan devletlerini de ortadan kaldırarak topraklarını kendi sınırları içine sokmak için önce Gürcistan’a saldırdı. Tiflis’i aldı. Sonra Horasan Hükümdarı Hüseyin’in hükümdarlığına hak iddia ederek yeğeni Yadigâr Mehmed’i bu devletin başına oturtmak bahanesiyle ve Timur oğullarının birbirine düşmelerinden de faydalanarak Horasan’a yürüdü. Önce He-rat’ı ele geçirdi. Ve sonunda Akkoyunlu İmparatorluğu Horasan’dan Karaman’a, Gürcistan’dan Basra Körfezi’ne kadar uzanan büyük ve kudretli bir devlet haline geldi. Her biri evvelce devlet olan bu yerleri birer vilayet haline sokarak, her birinin başına oğullarını getirdi. Uzun Hasan için bu kıtada iki rakip kalmıştı. Biri Osmanlı İmparatorluğu, diğeri Mısır devleti idi. Bir fırsat çıkmasında bunların da haklarından gelmeyi düşünüyor, artık kendisini Timurlenk gibi görüyor, doğunun tek hâkimi olmak istiyor ve her haliyle Ti-murlenk’i taklide kalkışıyordu. Bu bakımdan harekete geçerek ilk iş olarak toprakları Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisine sokul vaşılmış, tümü sindirilmişti. Fatih Sultan Mehmed, Uzun Hasan’ın Karaman işlerine karışarak hazırlamakta olduğu tuzağı far-k etmiş, Karamanlılar’a taarruz ederek buraları da ele geçirmişti. Eğer Uzun Hasan, Osmanlı topraklarına fiilen tecavüz etmeseydi, Otlukbeli savaşı hiçbir zaman yapılmayacaktı.
Durumu genel manada özetlersek; Olaylar gösteriyordu ki; Osmanlılar, Akkoyunlular’la savaşı istemiyorlardı. Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan ise; sadece Cihangir olmak, Osmanlı tahtına da oturarak Tuna Nehri boylarına kadar uzanan büyük Akkoyunlu İmparatorluğu’nu kurmak hayaliyle bu savaşı daima körüklemiş, zorlamış ve ateşle kundaklamıştı. Son zamanlarda Uzun Hasan bir çok hileye başvurarak Osmanlı sınırlarını da aşmaya başlamıştı. Akkoyunlu orduları, Afyonkarahisar sancağı sınırlarına kadar sokulmuşlardı.
Afyonkarahisar’da yığmağını yapan ve rastladığı yerde Akkoyunlu ordusuna taarruza karar veren Fatih Sultan Mehmed’in oğlu Şehzade Mustafa, 19 Ağustos 1472 günü Eflatunpınarı’nda düşman kuvvetlerine rastladı. Sağma Gedik Ahmed Paşa’yı, soluna da Rumeli Sancak Beyi Mehmed Bey’i alarak, kendisi de merkezde yer aldığı tertipte, Akkoyunlu Uzun Hasan’ın oğlu Yusufça Mirza kuvvetlerine taarruza geçti. Şiddetli ve kanlı çarpışmalardan sonra ikindi vaktine doğru Eflatunpınarı savaşının sonucu belli oldu. Osmanlı ordusu, Akkoyunlu ordusunun iki yanını da çevirip onları çember içine alarak tamamını yok etmişti. Bu savaşta Akkoyunlu ve Karamanoğlu kuvvetlerine komuta eden birçok komutan, bu meyanda Mehmet Bakırcan öldürülmüş, Yusufça Mirza ile kardeşi esir edilmişlerdi. Karaman ordusundan yalnız Pir Ahmed ile Kasım beraberindeki pek az bir askerle fırsatını bulup kaçmışlar, ancak canlarını kurtarabilmişlerdi. Bu haber İstanbul’da duyulmuş, Padişah Fatih Sultan Mehmed; artık Akkoyunlular’la bir ölüm kalım savaşının yapılmasının zorunlu olduğunu ve savaştan kaçmanın mümkün olmayacağını anlamış ve hazırlığa karar vermişti. Böyle önemli bir savaş hazırlığı sırasında önemli işler başarabilecek yegâne adam Mahmud Paşa idi. Mahmud Paşa o sırada Gelibolu’da demirli bulunan donanmaya komuta ediyordu. İstanbul’a acele olarak çağrıldı. Kendisine sadrazamlık görevi verildi. Aynı zamanda Anadolu’dan Şehzade Mustafa ve Gedik Ahmet Paşa da İstanbul’a çağrıldılar. 1472 Eylül ayında Fatih Sultan Mehmed başkanlığında askeri meclis toplandı. Bu toplantıda o devirdeki büyük komutanlar, Sadrazam Mahmud Paşa, Gedik Ahmed Paşa, Şehzade Mustafa hazır bulundular. Genel durumu gözden geçirdiler. Komutanların görüşleri soruldu. Sadrazam Mahmud Paşa; Eylül ayında bulunulduğunu, * kış aylarında Anadolu’nun bu havalisinde kışın çok şiddetli geçtiğini ve bu şartlar altında savaşın yapılma güçlüklerini anlattı. Ayrıca bu tür önemli savaşa kısa bir hazırlıkla çıkmanın doğru olmayacağını, acele toplanmış kuvvetle Uzun Hasan gibi büyük, kudretli bir Türk hükümdarının üzerine gitmenin tehlikeli olacağını, bu bakımdan şimdilik yalnız KARAMAN’daki düşmanlarına karşı bir hareketin uygun olacağını, Uzun Hasan’a karşı yapılacak harekâtın gelecek bahardan sonraya bırakılmasını, bu kış aylarında, hazırlık ve eğitimle uğraşılmasını söyledi.Gedik Ahmed Paşa da Mahmud Paşa’mn düşüncelerine aynen katıldığını, yalnız bir ilave düşünce olarak; Rumeli’nden Anadolu’ya geçirilecek Akıncılarla gelecek bahara kadar, düşman sınırları içinde akınlar yapılıp, düşmanın taciz edilmesinin yararlı olacağını anlattı. Padişah ve askeri meclisin geri kalan üyeleri bu düşüncelere katıldıklarını ve uygun bulduklarını söylediler. Gelecek bahara kadar savaş hazırlıklarının yapılmasına, askerin eğitilmesine, düşman saldırılarından sıyrılarak akınlar düzenlenmesine, ayrıca Karaman’a bir hareketin düzenlenmesine karar verildi. Bu karar gizliliğine önem verilerek bütün ülkeye duyuruldu, toparlanmaları emredildi.
OTLUKBELİ MEYDAN MUHAREBESİ İÇİN OSMANLI ORDUSUYLA AKKOYUNLU ORDUSUNUN SAVAŞ HAZIRLIKLARI, YIĞINAKLARI, SAVAŞ ALANINA YÜRÜYÜŞLERİ: