TARİH
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

TARİH

Milletimiz davranışlarında ve gayretlerinde sarsılmaz bir bütünlük gösterdiği için başarılı olmuştur. Mustafa Kemal ******
 
AnasayfaKapı*Latest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
En son konular
» Karındeşen Jack'in Polise Yazdığı Mektup
Otlukbeli Meydan Savaşı  (2.kısım) Icon_minitimeÇarş. Şub. 11, 2009 5:32 pm tarafından Malazgirt

» Albert Fish'in Çocuğunu Katlettiği Aileye Yazdığı Mektup
Otlukbeli Meydan Savaşı  (2.kısım) Icon_minitimeÇarş. Şub. 11, 2009 5:30 pm tarafından Malazgirt

» Türklerde Denizcilik
Otlukbeli Meydan Savaşı  (2.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:22 pm tarafından Malazgirt

» Türklerde Okçuluk
Otlukbeli Meydan Savaşı  (2.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:21 pm tarafından Malazgirt

» Timur İmparatorluğunda Askeri teşkilat
Otlukbeli Meydan Savaşı  (2.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:20 pm tarafından Malazgirt

» Yusuf Has Hâcib
Otlukbeli Meydan Savaşı  (2.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:15 pm tarafından Bortecine

» İyonyalılar (MÖ.1200-MÖ.7.YY)
Otlukbeli Meydan Savaşı  (2.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:11 pm tarafından Bortecine

» Hititler (MÖ.2000-MÖ.700)
Otlukbeli Meydan Savaşı  (2.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:10 pm tarafından Bortecine

» Frigyalılar(M.Ö.750-M.Ö.609)
Otlukbeli Meydan Savaşı  (2.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:08 pm tarafından Bortecine

» Lidyalılar (MÖ.7. YY-MÖ.546)
Otlukbeli Meydan Savaşı  (2.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:07 pm tarafından Bortecine


 

 Otlukbeli Meydan Savaşı (2.kısım)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Malazgirt
Admin
Malazgirt


Mesaj Sayısı : 263
Kayıt tarihi : 20/11/08
Yaş : 31
Nerden : Tokat

Otlukbeli Meydan Savaşı  (2.kısım) Empty
MesajKonu: Otlukbeli Meydan Savaşı (2.kısım)   Otlukbeli Meydan Savaşı  (2.kısım) Icon_minitimeC.tesi Ocak 17, 2009 5:38 pm

Cihanşah’a karşı kazandığı zaferi, dost olan İlhanlı hükümdarı Timur’un oğullarından Ebu Sait’e mağrurane yazılmış zafer namelerle beraber Cihanşah’ ın gövdesinden ayrılmış kesik başını gönderdi. Sultan Mehmed’e Cihanşah’ın üç danışmanının kesik başlarını gönderdi. Fatih Sultan Mehmed bu yakışıksız hareketten çok müteessir oldu, çok üzüldü. Timurlu hükümdarı Ebu Sait ise Uzun Hasan’ın Azerbaycan içişlerine karışmasını (Azerbaycan’ı Ebu Sait adına Cihanşah idare ediyordu) hoş karşılamadı. Uzun Hasan’a karşı savaş açtı. Uzun Hasan ise İlhanlı ordusunu pusuya düşürüp yenilgiye uğratmayı başarınca Ebu Sait’in de başını kestirdi. Bu suretle de Timurluların bütün topraklarına sahip çıktı. Tebriz’i devletinin başşehri yaparak ülkesini buradan idare etmeye başladı. Kendisi için düşman saydığı Gürcistan ve Horasan devletlerini de ortadan kaldırarak topraklarını kendi sınırları içine sokmak için önce Gürcistan’a saldırdı. Tiflis’i aldı. Sonra Horasan Hükümdarı Hüseyin’in hükümdarlığına hak iddia ederek yeğeni Yadigâr Mehmed’i bu devletin başına oturtmak bahanesiyle ve Timur oğullarının birbirine düşmelerinden de faydalanarak Horasan’a yürüdü. Önce Herat’ı ele geçirdi. Ye sonunda Akkoyunlu İmparatorluğu Horasan’dan Karaman’a, Gürcistan’dan Basra Körfezi’ne kadar uzanan büyük ve kudretli bir devlet haline geldi. Her biri evvelce devlet olan bu yerleri birer vilayet haline sokarak, her birinin başına oğullarını getirdi. Uzun Hasan için bu kıtada iki rakip kalmıştı. Biri Osmanlı İmparatorluğu, diğeri Mısır devleti idi. Bir fırsat çıkmasında bunların da haklarından gelmeyi düşünüyor, artık kendisini Timurlenk gibi görüyor, doğunun tek hâkimi olmak istiyor ve her haliyle Timurlenk’i taklide kalkışıyordu. Bu bakımdan harekete geçerek ilk iş olarak toprakları Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisine sokulmuş birçok beyleri, Timurlenk gibi sarayında topladı. Fatih Sultan Mehmed’e Bey diye başlayan, onu aklınca küçülten sözlerle dolu mektuplar yazıyor, Fatih’i kızdırıp arayı açmak istiyordu. Bozuş­maları halinde aralarında yapılacak savaşı mutlaka kazanacak ve Osmanlılar’ı tamamen yok ederek Akkoyunlu İmparatorluğu HO­RASAN’dan TUNA NEHRİ’ne kadar, büyük Cihangir Timurleng’in bile ulaşamadığı geniş topraklara sahip olmayı hayal ediyordu. Kendisini bu gayeye götürecek bir bozuşma sebebi arıyordu. Niha­yet bu sebebi buldu; Fatih Sultan Mehmed, Trabzon savaşında İsfendiyaroğulları ve Canikoğulları topraklarını ele geçirmiş, beyleri­ni ise başka yerlere bey olarak tayin etmişti. Uzun Hasan, toprakla­rı ellerinden alınmış bu beylerin kendisine sığındıkları takdirde, es­ki beyliklerinin kendilerine geri verileceği sözünü vermiş, bu bey­ler de Uzun Hasan’a sığınmışlardı.

Hepsi Diyarbakır’daki BEYENDERİ Sarayı’na yerleşmişler, Uzun Hasan’ın korumasına alınmışlardı. Uzun Hasan ayrıca Avru­pa devletleriyle anlaşma yolları aramış ve bulmuştu. Osmanlı ordu­sunu, Pir Ahmet Bey’den Karaman’ı almasından sonra çıkan ayak­lanma sırasında Rodos Şövalyeleri’ne ve bu yoldan Venediklilere ve Papa’ya birer heyet göndererek, Osmanlılar’ın Akdeniz kıyıla­rındaki yerlere saldırdığını, buraları yakıp yıktığını, kendisine top dökecek ustalar gönderilirse onlarla ittifak yapacağını söylüyor ve bu suretle de Osmanlılar’a karşı koyacağını duyuruyordu. İşte bu sıralarda Osmanlı donanmasının Adriyatik Denizi’ne kadar sokul­muş bulunması ve Karadeniz yollarına da hâkim olması Venediklileri endişeye düşürmüş, onları Avrupa’daki bütün Osmanlı düş­manlarıyla birleşmeye itmişti. Asya’dan Uzun Hasan’dan yeni ge­len teklif ve Uzun Hasan’ın yanındaki Venedik elçisi Katirino Zeno’nun da gayretleriyle son çare olarak kabul edilmiş ve aralarında birbirine saldırmama, yardım anlaşmaları için de ittifak yapılmıştı. Bu anlaşma sonucu Venedikliler, Karamanoğulları’nın kıyılarına, Moçemigo adındaki kaptan komutasında 4 büyük kadırga gönder­mişti. Bu kadırgaların ikisinde 200 kadar top dökücü vardı. Diğer iki kadırgada da barut ve top dökmeye yarayacak malzeme vardı.

Uzun Hasan bununla da kalmamış, Osmanlı ordusunu çeşitli cephelerde uğraştırarak yıpratmak için de tertipler almıştı. Ayrıca Osmanlılar’la Akkoyunlular arasında yapılacak savaş esnasında ya­nında koruduğu beylerin beyliklerindeki halkın (Ankara savaşında olduğu gibi) Osmanlılar’a ihanet ederek kendi tarafına geçeceğine, bu suretle de Osmanlı ordusunun çökeceğine inanıyordu.

Osmanlılar’a gelince; onlar bidayette Akkoyunlular’la bir sava­şı düşünmüyorlardı. Bu yönden de bir mesele çıkarmamak için el­lerinden geleni yapıyorlardı. Çünkü siyasî durumları şimdilik böy­le bir savaşa girişmeye imkân vermiyordu. Rumeli’nde halledilme­ye çalışılan Sırbistan, Eflak, Boğdan, Mora, Arnavutluk, Venedik olayları vardı. Onlar küffarla mücadele içindeydi.

Fatih Sultan Mehmed; Bizans’ı ortadan kaldırdıktan sonra, Mora’nın, Sırbistan’ın ele geçirilmesi, Belgrad’ın kuşatılması, Arna­vutluk’taki İskender Bey tehlikesinin kaldırılması ve Eflâk’ın yola getirilmesiyle uğraşmış ve bunda da başarılı olmuştu. Akkoyunlu­lar, Osmanlılar’a uzaktılar, onlarla aynı din, aynı soydandılar. Kar­deş bir milletle zorunlu kalmadıkça savaşmada bir mana bulamı­yorlardı. İşte bu bakımlardan Fatih Sultan Mehmed, Rumeli’ndeki bütün olaylara hâkim olduktan sonra Anadolu’daki Trabzon’a ka­dar hareketle, önce Amasra’yı, Ereğli’yi Cenevizlilerden almış, bu sırada bir Osmanlı gölü haline getirilmiş olan Karadeniz’e kıyı, Os­manlı donanmasına bir hareket üssü olacak Sinop’u ele geçirmiş, bu güzel limandan sonra da Osmanlı uyruklu Rumlar için bir fesat merkezi halini alabilecek Trabzon’u da ele geçirerek, buradaki Rum hükümranlığına son vermişti. Daha sonra yine Rumeli’ne dönmüş, Eflak’ı yola getirmiş, Ege Denizi’nde birçok adalar Os­manlı hâkimiyetine geçmiş, bu denizde Venedik donanmasıyla savaşmıştı

Fatih Sultan Mehmed, ordusunu doğuya döndürtmüş, bundan da hareket yönü ve ne yapacağı kestirilememişti. Bütün dikkatiyle Osmanlılar’ın hareketleriyle ilgilenen Uzun Hasan bile, Fatih Sultan Mehmed’in maksat ve kararım anlayamamıştı.

Osmanlı ordusu Koyunhisar önüne geldi. 3 gün devamlı top atışlarıyla bu kaleyi çökertti ve ele geçirdi. Bu durumdan kuşkula­nan Uzun Hasan, amcasının oğlu Hurşit Bey’i bir kuvvetle hisara gönderdi. Fakat bu kuvvet, Gedik Ahmet Paşa’mn kuvvetleriyle karşılandı. Yapılan savaşta Hurşit Bey yenilgiye düşerek ordusu dağıldı.

Bu haber Uzun Hasan’ı korkuttu ve ona kendi kuvvetlerinin za­yıf olduğunu anlattı. Kâfi bir hazırlığı da yoktu. Bu sırada Osman­lıların kudretli ve düzenli ordularıyla savaşacak durumda değildi. Bu düşünce içinde barış teklifleriyle annesi SARA Hatun’u Fatih Sultan Mehmed’e gönderdi. Sara Hatun, Bulgar dağındaki Osman­lı ordugâhına geldi ve hoşgörü içinde karşılandı. Fatih Sultan Meh­med mecbur kalındığı takdirde Uzun Hasan’la savaşmayı düşünü­yordu ve savaşa niyetli idi. Ama o sırada Anadolu’da Osmanlılar için pürüzlü haller vardı. Bunlar tamamen ortadan kaldırılmamıştı. Biraz da bu sebepten Trabzon’un Osmanlılar’ın olması şartıyla ba­rışa razı olundu. Uzun Hasan da son yaptığı basiretsiz siyasî yanlış­lığı idrak ettiği için cezasını çekmeye ve bu şartları kabule mecbur oldu. Osmanlılar 1462’de Trabzon ve çevresini tamamen ele geçir­diler ve korunmasını da sağlayarak anavatana döndüler.

Bu durum Uzun Hasan’a rahat bir nefes aldırttı. Şimdilik çok önemli bir tehlikeyi savuşturmuş oldu. Ama kendisine bu acıyı ve­ren hatasını hiçbir zaman unutmayacaktı.

Bu durumdan sonra Uzun Hasan serbest kalmıştı. Şimdi bütün gayretlerini toplayarak dikkatlice etrafındakileri kolluyor, ülkesini genişletme ve kuvvetlendirme yolları arıyordu. Bunu bulmada da gecikmedi. Evvela komşusu Karakoyunlu Devleti ile bozuştu. Er-zurum-Bayburt yönlerine yürüdü. Bu saldırıyı durdurmak ve yur­dunu savunmak için Karakoyunlu ordusu karşısına çıktı. Uzun Ha­san çarptığı kaya sert gelince durdu ve ordusunu geri çekti. Ama fırsat kolladı. Karakoyunluların gafletlerinden faydalanarak onları konak yerinde hazırlıksız yakaladı. 1467 yılında yapılan bu çarpış­ma sonucu Karakoyunlular’ı yok etmeyi başardı. Hükümdarları Cihanşah’ı öldürterek bu devletin bütün topraklarına sahip çıktı. Sal­dırısını durdurmadı, ilerlemesine devam ederek Bağdat’ı kuşattı. Bu sırada Azerbaycan’da işlerin bozulduğunu, ayaklanmalar oldu­ğunu duyunca kuşatmasının 40’ıncı günü kuşatmayı kaldırarak ge­ri döndü.

Cihanşah’a karşı kazandığı zaferi, dost olan İlhanlı hükümdarı Timur’un oğullarından Ebu Sait’e mağrurane yazılmış zafernamelerle beraber Cihanşah’ın gövdesinden ayrılmış kesik başını gön­derdi. Sultan Mehmed’e Cihanşah’ın üç danışmanının kesik başla­rını gönderdi. Fatih Sultan Mehmed bu yakışıksız hareketten çok mütessir oldu, çok üzüldü. İlhanlı hükümdarı Ebu Sait ise Uzun Hasan’ın Azerbaycan içişlerine karışmasını (Azerbaycan’ı Ebu Sa­it adına Cihanşah idare ediyordu) hoş karşılamadı. Uzun Hasan’a karşı savaş açtı. Uzun Hasan ise İlhanlı ordusunu pusuya düşürüp yenilgiye uğratmayı başarınca Ebu Sait’in de başını kestirdi. Bu su­retle de İlhanhlar’ın bütün topraklarına sahip çıktı. Tebriz’i devle­tinin başşehri yaparak ülkesini buradan idare etmeye başladı. Ken­disi için düşman saydığı Gürcistan ve Horasan devletlerini de orta­dan kaldırarak topraklarını kendi sınırları içine sokmak için önce Gürcistan’a saldırdı. Tiflis’i aldı. Sonra Horasan Hükümdarı Hüse­yin’in hükümdarlığına hak iddia ederek yeğeni Yadigâr Mehmed’i bu devletin başına oturtmak bahanesiyle ve Timur oğullarının bir­birine düşmelerinden de faydalanarak Horasan’a yürüdü. Önce He-rat’ı ele geçirdi. Ve sonunda Akkoyunlu İmparatorluğu Horasan­’dan Karaman’a, Gürcistan’dan Basra Körfezi’ne kadar uzanan bü­yük ve kudretli bir devlet haline geldi. Her biri evvelce devlet olan bu yerleri birer vilayet haline sokarak, her birinin başına oğullarını getirdi. Uzun Hasan için bu kıtada iki rakip kalmıştı. Biri Osmanlı İmparatorluğu, diğeri Mısır devleti idi. Bir fırsat çıkmasında bunla­rın da haklarından gelmeyi düşünüyor, artık kendisini Timurlenk gibi görüyor, doğunun tek hâkimi olmak istiyor ve her haliyle Ti-murlenk’i taklide kalkışıyordu. Bu bakımdan harekete geçerek ilk iş olarak toprakları Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisine sokul vaşılmış, tümü sindirilmişti. Fatih Sultan Mehmed, Uzun Ha­san’ın Karaman işlerine karışarak hazırlamakta olduğu tuzağı far-k etmiş, Karamanlılar’a taarruz ederek buraları da ele geçirmişti. Eğer Uzun Hasan, Osmanlı topraklarına fiilen tecavüz etmeseydi, Otlukbeli savaşı hiçbir zaman yapılmayacaktı.

Durumu genel manada özetlersek; Olaylar gösteriyordu ki; Osmanlılar, Akkoyunlular’la savaşı istemiyorlardı. Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan ise; sadece Cihangir olmak, Osmanlı tah­tına da oturarak Tuna Nehri boylarına kadar uzanan büyük Akko­yunlu İmparatorluğu’nu kurmak hayaliyle bu savaşı daima körük­lemiş, zorlamış ve ateşle kundaklamıştı. Son zamanlarda Uzun Hasan bir çok hileye başvurarak Osmanlı sınırlarını da aşmaya başlamıştı. Akkoyunlu orduları, Afyonkarahisar sancağı sınırları­na kadar sokulmuşlardı.

Afyonkarahisar’da yığmağını yapan ve rastladığı yerde Akko­yunlu ordusuna taarruza karar veren Fatih Sultan Mehmed’in oğ­lu Şehzade Mustafa, 19 Ağustos 1472 günü Eflatunpınarı’nda düşman kuvvetlerine rastladı. Sağma Gedik Ahmed Paşa’yı, so­luna da Rumeli Sancak Beyi Mehmed Bey’i alarak, kendisi de merkezde yer aldığı tertipte, Akkoyunlu Uzun Hasan’ın oğlu Yusufça Mirza kuvvetlerine taarruza geçti. Şiddetli ve kanlı çarpış­malardan sonra ikindi vaktine doğru Eflatunpınarı savaşının so­nucu belli oldu. Osmanlı ordusu, Akkoyunlu ordusunun iki yanı­nı da çevirip onları çember içine alarak tamamını yok etmişti. Bu savaşta Akkoyunlu ve Karamanoğlu kuvvetlerine komuta eden birçok komutan, bu meyanda Mehmet Bakırcan öldürülmüş, Yusufça Mirza ile kardeşi esir edilmişlerdi. Karaman ordusundan yalnız Pir Ahmed ile Kasım beraberindeki pek az bir askerle fır­satını bulup kaçmışlar, ancak canlarını kurtarabilmişlerdi. Bu ha­ber İstanbul’da duyulmuş, Padişah Fatih Sultan Mehmed; artık Akkoyunlular’la bir ölüm kalım savaşının yapılmasının zorunlu olduğunu ve savaştan kaçmanın mümkün olmayacağını anlamış ve hazırlığa karar vermişti. Böyle önemli bir savaş hazırlığı sıra­sında önemli işler başarabilecek yegâne adam Mahmud Paşa idi. Mahmud Paşa o sırada Gelibolu’da demirli bulunan donanmaya komuta ediyordu. İstanbul’a acele olarak çağrıldı. Kendisine sad­razamlık görevi verildi. Aynı zamanda Anadolu’dan Şehzade Mustafa ve Gedik Ahmet Paşa da İstanbul’a çağrıldılar. 1472 Ey­lül ayında Fatih Sultan Mehmed başkanlığında askeri meclis top­landı. Bu toplantıda o devirdeki büyük komutanlar, Sadrazam Mahmud Paşa, Gedik Ahmed Paşa, Şehzade Mustafa hazır bulun­dular. Genel durumu gözden geçirdiler. Komutanların görüşleri soruldu. Sadrazam Mahmud Paşa; Eylül ayında bulunulduğunu, * kış aylarında Anadolu’nun bu havalisinde kışın çok şiddetli geç­tiğini ve bu şartlar altında savaşın yapılma güçlüklerini anlattı. Ay­rıca bu tür önemli savaşa kısa bir hazırlıkla çıkmanın doğru olma­yacağını, acele toplanmış kuvvetle Uzun Hasan gibi büyük, kudret­li bir Türk hükümdarının üzerine gitmenin tehlikeli olacağını, bu bakımdan şimdilik yalnız KARAMAN’daki düşmanlarına karşı bir hareketin uygun olacağını, Uzun Hasan’a karşı yapılacak harekâtın gelecek bahardan sonraya bırakılmasını, bu kış aylarında, hazırlık ve eğitimle uğraşılmasını söyledi.Gedik Ahmed Paşa da Mahmud Paşa’mn düşüncelerine aynen katıldığını, yalnız bir ilave düşünce olarak; Rumeli’nden Anado­lu’ya geçirilecek Akıncılarla gelecek bahara kadar, düşman sınırla­rı içinde akınlar yapılıp, düşmanın taciz edilmesinin yararlı olaca­ğını anlattı. Padişah ve askeri meclisin geri kalan üyeleri bu düşün­celere katıldıklarını ve uygun bulduklarını söylediler. Gelecek ba­hara kadar savaş hazırlıklarının yapılmasına, askerin eğitilmesine, düşman saldırılarından sıyrılarak akınlar düzenlenmesine, ayrıca Karaman’a bir hareketin düzenlenmesine karar verildi. Bu karar gizliliğine önem verilerek bütün ülkeye duyuruldu, toparlanmaları emredildi.

OTLUKBELİ MEYDAN MUHAREBESİ İÇİN OSMANLI ORDUSUYLA AKKOYUNLU ORDUSUNUN SAVAŞ HA­ZIRLIKLARI, YIĞINAKLARI, SAVAŞ ALANINA YÜRÜ­YÜŞLERİ:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://tarihciler.hareketforum.com
 
Otlukbeli Meydan Savaşı (2.kısım)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
TARİH :: SAVAŞLAR :: En Kanlı Savaşlar-
Buraya geçin: