TARİH
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

TARİH

Milletimiz davranışlarında ve gayretlerinde sarsılmaz bir bütünlük gösterdiği için başarılı olmuştur. Mustafa Kemal ******
 
AnasayfaKapı*Latest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
En son konular
» Karındeşen Jack'in Polise Yazdığı Mektup
Patrona Halil İsyanı  (2.kısım) Icon_minitimeÇarş. Şub. 11, 2009 5:32 pm tarafından Malazgirt

» Albert Fish'in Çocuğunu Katlettiği Aileye Yazdığı Mektup
Patrona Halil İsyanı  (2.kısım) Icon_minitimeÇarş. Şub. 11, 2009 5:30 pm tarafından Malazgirt

» Türklerde Denizcilik
Patrona Halil İsyanı  (2.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:22 pm tarafından Malazgirt

» Türklerde Okçuluk
Patrona Halil İsyanı  (2.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:21 pm tarafından Malazgirt

» Timur İmparatorluğunda Askeri teşkilat
Patrona Halil İsyanı  (2.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:20 pm tarafından Malazgirt

» Yusuf Has Hâcib
Patrona Halil İsyanı  (2.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:15 pm tarafından Bortecine

» İyonyalılar (MÖ.1200-MÖ.7.YY)
Patrona Halil İsyanı  (2.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:11 pm tarafından Bortecine

» Hititler (MÖ.2000-MÖ.700)
Patrona Halil İsyanı  (2.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:10 pm tarafından Bortecine

» Frigyalılar(M.Ö.750-M.Ö.609)
Patrona Halil İsyanı  (2.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:08 pm tarafından Bortecine

» Lidyalılar (MÖ.7. YY-MÖ.546)
Patrona Halil İsyanı  (2.kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:07 pm tarafından Bortecine


 

 Patrona Halil İsyanı (2.kısım)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Malazgirt
Admin
Malazgirt


Mesaj Sayısı : 263
Kayıt tarihi : 20/11/08
Yaş : 31
Nerden : Tokat

Patrona Halil İsyanı  (2.kısım) Empty
MesajKonu: Patrona Halil İsyanı (2.kısım)   Patrona Halil İsyanı  (2.kısım) Icon_minitimePaz Ocak 18, 2009 3:59 pm

Ayaklananlar, 25 Eylülde aldıkları talimata göre 28 Eylül Perşembe günü, sözde şeriatın hükümlerini uygulamak gerekçesiyle Bayezid Camii'nin kaşıkçılara açılan kapısı önünde toplanmaya başladılar. Üç ayrı koldan çarşıya girerek hem çarşıyı kapattırdılar, hem de esnafı açtıkları bayrak altında toplamaya başladılar.

Çarşıdan çıkan üç kol da büyüyerek Bahçekapı'ya inip oradan Divan yoluyla Et Meydanı'na ulaşarak burada yeniçeri ortalarıyla birleşmek üzere ilerlediler. Yeniçeriler önce aldıkları talimat gereğince harekete katılmak istemediler ise de, Patrona Halil'in ikna gücü sonunda, kışla kapılarını açarak asilerle birleştiler.

Şehirde bu gelişme olurken padişah ve devlet erkanı Üsküdar'da Hatice Sultan'ın sarayında bulunuyorlardı. İstanbul'un güvenliğinden sorumlu bulunan kaymakam ve kaptan-ı derya Mustafa Paşa ise ayaklanma sabahı erkenden Çengelköy'deki yalısına çekilmişti. Hükumet, ayaklanmayı kethüda Mehmed Paşa'nın şehre inmesiyle öğrendi. Durumu Mustafa Paşa ile yeniçeri ağası Hasan Ağa'ya duyurdu. Fakat bunların her ikisi de şehre indikleri halde asilere karşı ciddi güvenlik tedbirleri alamadılar. Hasan Ağa, konağının yağmalanacağını haber alarak hemen Üsküdar'a geçtiği gibi, Mustafa Paşa da herhangi bir tedbir almadan iki yüzlü politikasını yürütmek üzere, padişahın maiyyetinde yer almıştı.

Olay, Üsküdar'da duyulunca padişah kararsız kaldı. Damad İbrahim Paşa'nın şiddet kullanılması teklifini Rumeli kazaskeri Paşmakçızade Abdullah Efendi'nin ve ablası Hatice Sultan'ın tavsiyeleri üzerine kabul etmedi. O gece iktidarı oluşturan vezirlerini, devlet büyüklerini ve ulemayı yanına alarak denizden yalı köşküne geçti ve saraya döndü. Padişahın ve hükumetin aciz tutumu ertesi Cuma günü ayaklanmanın yayılmasına ve asilerin şehre hakim olmasına yol açtı.

O gün "Acemi Oğlanları" ve "Eski Odalar" da asilere katılmakla yeniçeri kazanları ortaya çıktı ve ayaklanmanın şekli değişti. Hariç müderrislerinden İbrahim Efendi asilere katılmakla İstanbul kadısı oldu. Ayaklanmanın elebaşılarının isteklerine uygun fetvalar vererek ihtilali meşru hale getirdi. Asiler Nişli Kel Mehmed Ağa'yı kendilerine yeniçeri ağası, Murtaza Ağa'yı sekbanbaşı, Mustafa Ağa'yı da kul kethüdası yaptılar. İbrahim Ağa sipahilere, Mehmed Ağa da silahdarlara ağa olmakla teşkilatlarını tamamladılar. Sarayda o gün yapılan toplantıda, İbrahim Paşa, yine eski tekliflerini ileri sürmüş, elebaşılardan saydığı Zülali Hasan Efendi'yi yakalatmak zorunda kalmıştı. Bu defa yatıştırma fikrine kazasker İmamzade Mehmed Efendi karşı çıkmıştı.

İbrahim Paşa, gittikçe yalnız kaldığını hissetmekle suçlu olarak damadı Mustafa Paşa'yı gösteriyor ve idamını istiyordu. Sultan III. Ahmed bir iddia üzerine Mustafa Paşa'yı görevinden aldı ve kaptan-ı deryalığa kendi damadı Abdi Paşa'yı tayin ederek tersane kuvvetlerini asilere karşı harekete geçirmek üzere onu görevlendirdi. Bu sırada asilerle temas eden Haseki Ağa, başta sadrazam İbrahim Paşa, şeyhülislam Abdullah Efendi, kethüda Mehmed Paşa, olmak üzere 37 kişinin kendilerine teslim edilmesini istedikleri haberini getirdi. Bu listede Mustafa Paşa'nın adının bulunmaması ayaklanmanın teşvikçilerinden olduğunu ortaya koydu. Mustafa Paşa derhal öldürtüldü. Abdi Paşa tersaneye geldiğinde asilerin duruma hakim olduklarını görünce, görevinde bırakılmak şartıyla, onlara katılmıştır. Bu sırada ilmiyye ricalinin de ihtilalcileri teşvik ettikleri görüldü. Abdi Paşa'dan beklenen hizmet gerçekleşmeyince, ulema da ayaklananların yanında yer alınca, sarayın su yollarının kesilmesi, yiyecek sıkıntısının kendini göstermesi ve bostancıların asilere karşı silah çekmekten kaçınmaları karşısında III. Ahmed daha fazla direnmedi. Listede adı yazılı olanlardan mal beyanlarını aldıktan sonra, 1 Ekim gecesi bunları idam edilmek üzere bostancıbaşına teslim etti. Ancak bu idamlarla asiler yatışmadılar. Sıra Osmanlı Devleti 'ndeki isyan hareketlerinde sürekli görüldüğü gibi padişahın hal'ine gelmişti. Bundan sonraki maksat can güvenliklerini sağlamak ve ileride Sultan III. Ahmed'in gazabına uğramak korkusu idi. Bunun için de İbrahim Paşa'nın öldürülmediği, onun yerine Kürkçübaşı Manol'un katledildiği iddiasını ileri sürdüler. III. Ahmed durumu anlamak için Zülali Hasan ve İspirizade Ahmed efendilerle kapıcıbaşı Derviş Mehmed Ağa'yı Et Meydanı'na gönderdi. Ancak bu heyet ihtilalcileri teskin edecek yerde III. Ahmed'in hal' şeklini müzakere ederek saraya döndüler. Durumu önce burada bulunan ilmiyye ricaline duyurup, onların da tasvibini aldılar. Saat 22.00 civarında İspirizade, padişahın katına çıkarak gayet soğukkanlılıkla saltanatının sona ermiş olduğunu bildirdi. Böylece ihtilalciler ikinci sonucu da elde etmiş oluyorlardı.

Patrona ayaklanması bu başarıya ulaştıktan sonra ihtilalin elebaşıları önce resmi hiçbir unvan almadan halkın hizmetinde kimseler tavrı ile, hükumetin faaliyetlerinde etkili olmayı denemişlerdi.

Kısa bir süre sonra ihtilalin kargaşası yatışıp devlet gelirlerini, görev yerlerini kendi adamlarına kayırmakla, özellikle yeniçeri subayları arasında hoşnutsuzluğa yol açtıklarından durumları sarsıldı. Bunun için de sadaret kaymakamlığı, kapudanlık gibi hizmetlere talip oldular. Patrona Halil için uygun gördükleri kaptan-ı deryalığa Canım Hoca Mehmed Paşa'nın tayin edilmesi, onları hayal kırıklığına uğrattı ise de, Muslu Beşe sadrazamın muhalefetine rağmen Kırım Hanı Kaplan Giray'in aracılığıyla kul kethüdalığına getirildi. Bunun üzerine elebaşılar kendi adamları olan yeniçeri ağası Kel Mehmed Ağa'yı sadarete, Patrona Halil'i de sadaret kaymakamlığına istediler. Zülali Hasan Efendi ve İbrahim Efendi gibi din adamları ile birlikte devletin idaresine el koyacaklarını tasarlamakta idiler. Ayrıca Patrona Halil, İstanbul'daki 12.000 Arnavut'un kendi emrinde bulunduğu söylentisi ile devlet ileri gelenlerini korkutmak istiyordu. Buna karşılık Kırım Hanı Kaplan Giray Darüssaade Ağası Beşir Ağa, defterdar İzzet Ali Bey, Muhsinzade Abdullah Paşa, Canım Hoca Mehmed Paşa, Pehlivan Halil Ağa ve Kabakulak İbrahim Ağa'dan oluşan bir heyet de zorbaları ortadan kaldırmak üzere çalışmalara girmişlerdi. Elebaşılar ise, bu çalışmalardan habersiz, fakat başlarına gelecek kazayı tahmin etmekle İstanbul'dan uzaklaşmayı düşünmeye başladılar.

Şehirden ayrılabilmeleri için İran ve Rusya'ya karşı yeni bir savaşın başlatılmasının uygun olacağı görüşünü ileri sürdüler. Böylece ordu ile birlikte ve bayrakları altındaki askerleriyle şehri terk etmiş olacaklardı. Onları etkisiz hale getirmeyi tasarlayan devlet büyükleri, bu fikri benimsediler. 23 Kasımda divan-ı hümayunda seferin açılış şekli üzerinde müzakereler yapıldı ise de bir sonuç alınamadı. Bunun üzerine Patrona Halil daha küçük bir toplantı yapılmasını ileri sürdü. Bu arada Zülali Hasan Efendi, Kaplan Giray'a başvurarak zorbaların veziriazamı, şeyhülislamı ve kızlar ağasını istemediklerini, bunlar değiştirilmezse bir olay çıkmasının mümkün olduğunu bildirdi. Aynı gün Patrona Halil'i kabul ederek istedikleri toplantının yapılacağını, hatta bunun padişahın huzurunda olacağını bildirmiş ve kendisini yoldaşları ile birlikte saraya gelmeye ikna etmişti. 25 Kasım günü yapılan toplantıya hükumet gerekli tedbirleri alarak hazırlanmıştı. Bu toplantıya Patrona Halil, Muslu Beşe, Kel Mehmed Ağa, Urlu Murtaza Ağa, Zülali Hasan Efendi, İstanbul Kadısı İbrahim Efendi, Abdullah Efendi gibi elebaşılar, yanlarında 25-30 kişilik muhafızları olduğu halde katıldılar.

Bu muhafızlar sarayın birinci yerinde misafir edilerek alı kondular. İkinci yere gelinince de 10 kişi alıkonulup Babüssaade'den içeri ancak beş altı kişi geçirildi. Bunlar gayet sıkı tedbirlerle "sünnet" odasına getirildiler. Burada yapılan toplantıda önce sefer konuları gözden geçirilmiş, sıra elebaşılara verilecek görevlerin belirtilmesine gelmişti. Patrona Halil'e Rumeli beylerbeyiliği, Muslu Beşe'ye Anadolu beylerbeyiliği, Kel Mehmed Ağa'ya üç tuğlu vezirlik verilerek İran seferine memur edildikleri bildirildi. Din adamlarına da kanuna aykırı olarak vezirlik verilmişti. Yeni görevlilere hil'atleri giydirileceği sırada zorbalar hil'atlerin padişah huzurunda giydirilmesini istediler. Bunun için ayağa kalkıldığı sırada ortalık birden karıştı ve Pehlivan Halil Ağa ile geceden "sünnet" odasının yüklük ve dolaplarına saklanmış bulunan tenkil ekibi birden fırladılar. Halil Ağa, Patrona Halil'in elini hançerine götürmesine meydan bırakmadan onu öldürdü. Canım Hoca Mehmed Paşa da Kel Mehmed Ağa'yi yıktı. Bunun üzerine öteki zorbalar, başlarına geleceklere razı olarak teslim oldular. Bundan sonra ikinci avluda bulunanlar teker teker içeri alınıp cezalarını gördüler.

Bu şekilde iki aya yakın bir zaman İstanbul'da Osmanlı devlet idaresini felce uğratan ayaklanma söndürülmüş oldu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://tarihciler.hareketforum.com
 
Patrona Halil İsyanı (2.kısım)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
TARİH :: TARiHi OLAYLAR :: İsyan ve Ayaklanmalar-
Buraya geçin: