TARİH
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

TARİH

Milletimiz davranışlarında ve gayretlerinde sarsılmaz bir bütünlük gösterdiği için başarılı olmuştur. Mustafa Kemal ******
 
AnasayfaKapı*Latest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
En son konular
» Karındeşen Jack'in Polise Yazdığı Mektup
Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (1. Kısım) Icon_minitimeÇarş. Şub. 11, 2009 5:32 pm tarafından Malazgirt

» Albert Fish'in Çocuğunu Katlettiği Aileye Yazdığı Mektup
Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (1. Kısım) Icon_minitimeÇarş. Şub. 11, 2009 5:30 pm tarafından Malazgirt

» Türklerde Denizcilik
Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (1. Kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:22 pm tarafından Malazgirt

» Türklerde Okçuluk
Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (1. Kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:21 pm tarafından Malazgirt

» Timur İmparatorluğunda Askeri teşkilat
Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (1. Kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:20 pm tarafından Malazgirt

» Yusuf Has Hâcib
Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (1. Kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:15 pm tarafından Bortecine

» İyonyalılar (MÖ.1200-MÖ.7.YY)
Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (1. Kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:11 pm tarafından Bortecine

» Hititler (MÖ.2000-MÖ.700)
Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (1. Kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:10 pm tarafından Bortecine

» Frigyalılar(M.Ö.750-M.Ö.609)
Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (1. Kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:08 pm tarafından Bortecine

» Lidyalılar (MÖ.7. YY-MÖ.546)
Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (1. Kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:07 pm tarafından Bortecine


 

 Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (1. Kısım)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Malazgirt
Admin
Malazgirt


Mesaj Sayısı : 263
Kayıt tarihi : 20/11/08
Yaş : 31
Nerden : Tokat

Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (1. Kısım) Empty
MesajKonu: Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (1. Kısım)   Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (1. Kısım) Icon_minitimeC.tesi Ocak 17, 2009 4:31 pm

Modern Alman Ordusunun Temelini Teşkil Eden

PRUSYA ASKERÎ SİSTEMİNİN KURULUŞU VE OLGUNLAŞMASI
(1640 – 1871)

Mesut UYAR - Hayrullah GÖK

1. GİRİŞ

Türk askerî tarihi konusunda gerçek anlamda etkin ve modern bir askerî tarih çalışması yapmanın temel şartı sistematik bir arşiv ve alan araştırması yapmaktır. Türk askerî tarihi konusunda son dönemlerde ciddî çalışmalar yapılmış ve yapılmakta olmasına rağmen etkin bir askerî tarih çalışması yapmanın önemli bir boyutu hâlâ ihmal edilmektedir. Bu boyut, incelenen dönem içerisinde yabancı ülkelerin silâhlı kuvvetlerinde görülen tarihsel gelişmeler ve deneyimlerin de tetkik edilmesidir. Ne yazık ki şimdiye kadar Türk askerî sistemini etkileyen veya ondan etkilenen yabancı ülkelerin askerî tarihleri konusunda hemen hemen hiçbir telif çalışma yapılamamıştır.

Biz, bu görüşten hareketle 19 ncu yüzyılın başından bu yana Türk askerî sistemini önemli ölçüde etkilemiş ve etkileri günümüzde de devam eden Prusya askerî sisteminin doğuşu ve olgunlaşmasını incelemeye karar verdik. Bir makalenin kısıtlı hacmi içinde Prusya askerî sisteminin temel özelliklerini belirtmekle yetineceğiz. Prusya askerî sistemi ile Türk askerî sisteminin ilişkisi ve etkileşimi hacim sıkıntısı nedeniyle bu çalışmada incelenememiştir.

2. REFORMLAR ÖNCESİ PRUSYA VE AVRUPA’DA DURUM

2.1. 16 ncı Yüzyıl Öncesinde Avrupa’da Toplumsal Durum

16 ncı yüzyıl öncesi Avrupa’nın genel siyasî yapısı kısaca şu şekilde özetlenebilir: Bölünmüşlük ve kokuşma. Bu yüzyılda, şeklen büyük krallıklar olarak gözüken Fransa, Kutsal Roma-Germen, Rusya ve İngiltere aslında büyük yerel bağımsızlığa sahip aristokrasi federasyonlarından ibaretti.

Kralların karışamadığı topraklarla çeşitli idarî görevleri tekellerine alan ve vergiden muaf olan aristokratlar fazla kapsamlı olmayan basit yükümlülükler ile krala bağlıydılar. Kraliyetin halkın gözünde hiçbir öneminin ve bağlayıcılığının olmadığı bu federasyonlarda çıkar ilişkileri aşırı boyuttaydı ve insanlar komşu krallıkla ittifakın çıkarlarına daha iyi hizmet edebileceğini düşündüklerinde kolayca taraf değiştirebiliyorlardı.

Bu dönemde, “iyi devlet” halka en az müdahale eden, onu ülkenin değerli bir sermayesi olarak gören, savaş dönemlerinde normal hayat akışını değiştirmeden ona en az zararın geleceği tarzda davranan devletti. Buna mukabil “iyi tebaa” ise kanunlara uyan, vergilerini düzenli olarak ödeyen, iktidardaki kraliyet ailesine bağlı ve olağanüstü durumlarda da emredilen angaryaları yapan kimselerdi(1). Millî kimliği ve yönetime aşırı bağımlı olması beklenmeyen tebaanın, savaş zamanı söz konusu olan olağanüstü vergiler ve angaryaların ifası dışında gayret ve özveri gösterme zorunlulukları da yoktu. İşgal durumunda bile çıkarlarına zarar gelmediği sürece halkın gidişata aldırış etmemesi, aristokratlar için söz konusu olan “menfaate göre taraf değiştirmenin” tebaa seviyesine kadar indiğini göstermektedir.

Bütün bu bölünmüşlüğe ve gevşek ittifaklara bir de mevcut sistemin baştan aşağıya kokuşmasını eklemeliyiz. Sık sık yaşanan ekonomik buhran devrelerinde her tür mevki satın alınabilmekte, yüksek meblağlarla mevki satın alanlar ise daha sonra yapılacak olan satıştan önce verdikleri parayı çıkarıp kâra geçmeyi hedeflemekteydi. Zayıf ve güçsüzlerin her fırsatta sömürüldüğü bu sistemde, Sezar Borgia tarzı hile ve riya, iktidarda daha fazla yer bulmaya çalışan aristokratların devamlı kullandıkları politik bir yöntemdi(2).

2.2. 16 ncı Yüzyıl Öncesinde Avrupa’da Askerî Durum

Devletlerin içinde bulunduğu bu çöküntü aynen askerî sistem içerisinde de bulunmaktaydı. Ordu; subaylık sınıfını tekellerine almış aristokratlar, sıradan askerleri teşkil eden serfler ve paralı askerler olarak birbirinden kopuk sınıflara bölünmüştü. Diğer siyasî ve dinî mevkilerde olduğu gibi yüksek rütbeler, aristokratlar arasında paylaşılmış, çoğu zaman babadan oğula geçen bir imtiyaz durumuna gelmişti. Orta ve küçük aristokrasinin geçim kapısı durumunda olan küçük rütbeler ise daha yüksek mevkilere ulaşmanın birkaç yolundan en verimlisi olarak görülmekteydi (3).

Sosyo-ekonomik açıdan fakir, zavallı ve çaresiz kesimlerden gelen askerlerin çok önemli bir bölümü, ya zorla ya da başka yaşam çareleri olmadığı için orduya giriyorlardı. Yüksek oranda serflerden müteşekkil olan Rusya, Avusturya ve Prusya ordularının diğer bir asker kaynağı da paralı askerlerdi. İsviçre, İskoçya, Don ve Volga bölgelerindeki erkeklerin de başlıca iş sahası yine paralı askerlikti. Çoğunluğu kendi lider kadrosunun emir komutasında hareket eden, şahsî silâh ve teçhizatlarını kendileri sağlayan bu kitle, Avrupa’nın en yoksul ve tarıma elverişsiz bölgelerinden geliyordu(4). Haydut, hırsız, katil ve diğer dışlanmış serseri güruhu ise paralı askerlerin diğer bir kesimini teşkil ediyordu. Çoğunlukla ordular Babil Kulesini andırırcasına değişik dilleri kullanan personelden müteşekkildi ve sivil asker ilişkileri çok kötüydü. Bu sebeple, siviller askerlerden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışırlardı. Örneğin dönemin en büyük ordularından birine sahip olan Fransa’da çoğu meyhane ve diğer kamuya açık eğlence merkezlerinin girişlerinde “Köpek, aylak, fahişe ve asker giremez” uyarısı asılıydı(5).

Şan, şöhret ve mevki derdindeki subaylar ile para ve hayatta kalma derdindeki askerlerden oluşan bu garip güruhun idaresi de çok zordu. Ortak bir amaç ve bağlılık yaratmak, başka dinden olanlara karşı yapılan savaşlar dışında imkânsızdı. Çoğunlukla tercih edilen yöntem aşırı sertliğe dayanan disiplin ve paraya dayalı mükâfat sistemiydi. Zaten az olan denetim de kaybedildiğinde, ordular Otuz Yıl Savaşları sırasında yaşanan vahşetler(6) örneğinde olduğu gibi rahatlıkla efendisini tehdit eder hâle gelebiliyorlardı.
Bu güvenilmez ordularla yapılan muharebeler de günümüz anlayışından uzaktı ve kesin sonuçlu muharebeler yok denecek kadar azdı. Çünkü, parasal teşvik askerleri ölüme sevk etmek için yeterli gelmiyordu. Bunun yanında hiçbir hükümdar, eğitimi, teçhizatı büyük zaman ve para kaybına neden olan askerlerini muharebelerde kaybetmek istemiyordu. Bu nedenle çoğu zaman muharebeler bittiğinde kimin galip geldiği dahi anlaşılmıyordu. Seferler ve muharebelerin kısa ve sonuçsuz olması savaşların süresini uzatıyor, savaşlara bir nevi “yıpratma savaşı” görünümü kazandırıyordu. Subayların ve askerlerin rahatlarına düşkün olmaları sonucu her ordunun arkasından yüzlerce arabadan oluşan konvoylarda akla gelebilecek her tür ihtiyaç ve eğlence maddesi taşınırdı. Orduların umulmadık bir şekilde taraf değiştirmesi de sık rastlanan bir durumdu. Bütün bu yetersizlikler sonucunda Avrupa’nın her tarafı kalelerle kaplandı ve her devlet, ister istemez, mevcut silâhlarla ele geçirilmesi imkânsız olan kale ve tahkimatlara dayanmak durumunda kaldı (7).

2.3. Machiavelli ve Askeri Reformların Başlaması

Coğrafî keşifler sonucu gerçekleşen bünye değişimi ile ekonomik alan başta olmak üzere sosyal, siyasî ve dinî alanda yaşanan köklü değişimler geç de olsa askerî alana yansıdı. İktidarları güçlenen krallar, başlangıçta teorik olarak ortaya çıkan askerî reformları ellerinden geldiğince destekleyerek hızlandırmaya çalıştılar.

Birleşmiş bir İtalya için askerî alanda büyük ve kapsamlı reformların yapılması gerektiğene inanan Niccolo Machiavelli, Birleşmiş İtalya hayalinin gerçekleşmesi için askerî açıdan güçlenecek bir şehir devletinin diğerlerini egemenliği altına alması gerektiğine inanıyordu. Yeni ülkenin ordusuna sadece İtalyalı vatandaşlar alınarak millî bir ordu kurulacak ve böylece var olan bağlar daha da güçlendirilecekti(Cool.
Machiavelli’nin reforma en önemli katkısı, askerliği bir sosyal bilim konusu hâline getirmesi olmuştur. O, askerliği ahlâk ve geleneklerle örülmüş metafizik kalıbından kurtarıp siyasî, sosyal ve ekonomik hayat ile bağlarını kurmuş veya kuvvetlendirmiştir. Bir anlamda gayesi askerlikteki başıboşluğu ve şans faktörünü ortadan kaldırmak, insan plânlamasının alanını genişletmektir (9).

Machiavelli, Roma askerî sistemi ve klâsiklerini yoğun olarak inceledikten sonra dönemin ordu yapısına önemli eleştiriler getirdi. İdeali, Roma Cumhuriyet lejyon sistemini tekrar kurmaktı ve böylelikle temel sıkıntılara çözüm bulacağını düşünmekteydi. Babadan oğula geçen subaylık sisteminin kaldırılıp yerine liyakate dayalı askerî bir sistem kurulmasını istiyordu. Ancak subaylar yine toplumun elit kademesi olan aristokrasinden gelmeliydi. Machiavelli’ye göre “Dostlar arasında yürekli, düşman karşısında korkak” olan paralı askerler de “ne Tanrı korkusu, ne de iyi niyet vardı”(10). Serf kökenli askerlerin de “huysuz koyunlardan” farkı yoktu: Hem idareleri zordu, hem de kurtları görünce dağılacakları kesindi. Öyleyse uygulanabilecek tek hâl tarzı kalmaktaydı; “genel ve mecburi askerliğe dayanan milis ordu sisteminin kurulması”.

Bu yeni sistem ülkeyi hem dış düşmanlardan koruyacak, hem de siyasî reformların gerçekleştirilmesini sağlayacaktı. Kazanılan başarılar sayesinde yeni bir “birlik ruhu” doğacak ve kendi kendini idare etmeye başlayan toplum kendisi için savaşmaya daha hevesli olacaktı. Dolayısıyla, askerî alandaki bu reform, demokratik bir sistemle desteklenmeliydi.
Ancak, tüm bu demokratik yaklaşımına rağmen Machiavelli, aynı zamanda aşırı askerî disiplin ve yoğun tekrarlara dayanan askerî eğitim fikrini de ortaya atan ilk düşünür olarak sivrildi(11).

2.4. Diğer Askerî Reformlar

Askerî reformun ikinci önemli adımını, XIV. Louis döneminin askerî mühendislerinden Sebastien de Vauban attı. Vauban, o güne kadar gerçekleşen teknolojik gelişmeleri ve fen bilimlerindeki yenilikleri orduların emrine verdi. Bu yenilikler gerek silâhlar ve onun sonucunda meydana gelen taktik ve teknikler, gerekse istihkâm alanında çığır açtı.

Bu dönemde orduların meydan muharebelerinden kaçınması sonucu muhasaralar başat muharebe şekline dönüşmüştü. Ancak teknik imkânsızlıklar yüzünden yeterli stoğu, sağlam surları ve biraz eğitimli muhafızları olan kaleler ele geçirilemiyor, sonsuza kadar kendini savunabiliyordu. İşte Vauban’ın geliştirdiği “paraleller sistemi” gibi yeni savaş yöntemleri muhasaraları umulmadık ölçüde kolaylaştırdı. Kalelerin kolayca fethedilmeye başlaması, statik orduları dinamikleştirdi, ama daha da önemlisi kralın denetiminden kuvvetli şato ve kaleleri sayesinde kolayca kaçan aristokratların ölüm fermanı yazıldı. Her düşen kale ile merkezin otoritesi daha da hâkim hale geldi. Askerî alanda hiçbir buluş bu derecede sosyo-siyasî hayatı etkileyen bir öneme haiz olmamıştı (12).

Askerî reformun üçüncü adımını Hollandalı Prens Naussaulu Maurice, İsveç Kralı Gustavus Adolphus ve Avusturya Generali Raimondo Montecuccoli attılar. Maurice ve Adolphus, Machiavelli’nin Roma Lejyonlarından esinlenip ortaya koyduğu mecburî askerliğe dayalı, sıkı disiplin, mantığa uygun emir-komuta sistemi, devamlı eğitim ve göreve yönelik yapılanma prensiplerini uygulamaya soktular.

Gerek Maurice, gerekse askerî düşünce açısından onun bir nevi mirasçısı olan Adolphus, kapsamlı seferleri ve kazandıkları muhteşem zaferlerle, reformlara kapalı bütün Avrupa askerî sistemlerini değişikliklere adapte olma ya da yok olma tercihiyle baş başa bıraktılar(13). Özellikle Adolphus’un 1632’de başlayıp 1500 km katettikten sonra Lützen Muharebesinde ölümüyle biten meşhur “Almanya Seferi” yeni tip orduların gücünün simgesi oldu. Bu sefer, aynı zamanda Almanya’da büyük bir yıkım yarattı ve olası bir Alman birliğini yıllarca ileriye attı(14). Raimondo Montecuccoli ise, Osmanlılarla savaşlarda Aventinus, Fronsperger ve Schwendi’nin yanı sıra bizzat kendinin edindiği deneyimleri Maurice ve Adolphus’un deneyimleriyle birleştirdi.

Raimondo’nun çalışmaları, savaş olgusunun sosyo-ekonomik ve siyasî boyutlarını ortaya koyan, savaşın strateji, taktik ve teknik alanlarını inceleyen ilk modern askerî bilim çalışmalarını oluşturdu (15).

Hızla yayılan askerî reformlar, asıl etkilerini ancak Napolyon Savaşları sırasında ve sonrasında gösterdi. Napolyon'a kadar çoğu Avrupa ülkesinin askerî sistemi, eski ve yeni ordu tiplerinin bir arada yaşadığı bir mozaik görünümünde kaldı. Rusya, Kırım Savaşına kadar serflere ordu bünyesinde ağırlıkla yer verip, yoz aristokrat subay sınıfını devam ettirirken; Hollanda, ordusunun tamamını yeniledi ve mecburî askerliğe dayalı Machiavelli tarzını uygulamaya koydu.

Notlar:

[1] Ekonomik ve sosyal hayat ile düşünce alanında yaşanan aydınlanma askerî alana yeteri kadar yansımadı. Christopher Duffy, The Military Experience in the Age of Reason, (Ware: Wordsworth, 1998), s.3-34.

[2] 15 nci Yüzyıl İtalyan Prenslerinden biri olan Sezar Borgia ; rakiplerini her türlü, sahtekarlık, zehirleme, suikast vb. yöntemlerle saf dışı ederek kendinin liderliğinde İtalyan birliği kurmaya çalışmıştır. Uyguladığı yöntemler, hedefe ulaşmak için her yöntemin mübah sayıldığı politik ayak oyunlarının genel adı haline gelmiştir.

[3] Aristokratik sistemin en sert uygulandığı ülke olan Fransa başta olmak üzere silâhlı kuvvetler aristokrasinin son dayanak noktasıydı. Aristokrasi, genç yaştan itibaren askerî kariyere başlama ve usta-çırak tarzı görev başı özel eğitim imkanları ile rakipsizdi. Modern askerî okul ve eğitim müesseselerinin bulunmadığı bu ortamda diğer sosyal sınıfların şansı da oldukça kısıtlıydı. Alt kademe rütbeler küçük aristokratlarca, üst kademe rütbeler ise büyük aristokratlarca paylaşılmıştı. 1780’de Amerika’ya gönderilen seferî Fransız ordusundaki subayların yüzde 85’i aristokrat kökenliydi. Christopher Duffy, age, s.35-46.


[4] İlk modern mühendis olan Sébastien Le Prestre de Vauban’a kadar ki süreçte Avrupa orduları istihkam ve karşı istihkâm harekâtında paralı mühendis-ailelerden (lonca) istifade etmek zorunda kaldı. Bu aileler en çok parayı veren için çalışırlar ve kolaylıkla taraf değiştirirlerdi. Mühendislik bilgilerini büyük bir sır olarak saklayıp aile fertleri dışındakilerle paylaşmazlardı. En meşhurları Sangallo, Savargnano, Peruzzi, Genga ve Antonelli aileleriydi. İstanbul’un fethinde Osmanlı Ordusu emrinde çalışan Macar Urban Usta da bu tarz teknik adamlardan biriydi. Henry Guerlac, “Vauban: The Impact of Science on War”, (ed.) Peter Paret, Makers of Modern Strategy from Machiavelli to the Nuclear Age, (Princeton: Princeton University Press, 1986), s.64-74. ; John Keegan, Savaş Sanatı Tarihi, (Çev.) F.Doruker, 1.Baskı, (İstanbul: Sabah Kitapları, 1995), s.247.

[5]Modern askerî sistemin bir nevi kurucusu sayılabilecek olan Niccolo Machiavelli’nin askerî açıdan en kötü ve yozlaşmış bölge olan İtalya’dan çıkması kanımızca rastlantı değildir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://tarihciler.hareketforum.com
 
Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (1. Kısım)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (2. Kısım)
» Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (3. Kısım)
» Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (4. Kısım)
» Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (5. Kısım)
» Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (6. Kısım)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
TARİH :: SERBEST BÖLÜM :: Askeri Tarih-
Buraya geçin: