TARİH
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

TARİH

Milletimiz davranışlarında ve gayretlerinde sarsılmaz bir bütünlük gösterdiği için başarılı olmuştur. Mustafa Kemal ******
 
AnasayfaKapı*Latest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
En son konular
» Karındeşen Jack'in Polise Yazdığı Mektup
Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (5. Kısım) Icon_minitimeÇarş. Şub. 11, 2009 5:32 pm tarafından Malazgirt

» Albert Fish'in Çocuğunu Katlettiği Aileye Yazdığı Mektup
Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (5. Kısım) Icon_minitimeÇarş. Şub. 11, 2009 5:30 pm tarafından Malazgirt

» Türklerde Denizcilik
Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (5. Kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:22 pm tarafından Malazgirt

» Türklerde Okçuluk
Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (5. Kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:21 pm tarafından Malazgirt

» Timur İmparatorluğunda Askeri teşkilat
Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (5. Kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:20 pm tarafından Malazgirt

» Yusuf Has Hâcib
Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (5. Kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:15 pm tarafından Bortecine

» İyonyalılar (MÖ.1200-MÖ.7.YY)
Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (5. Kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:11 pm tarafından Bortecine

» Hititler (MÖ.2000-MÖ.700)
Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (5. Kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:10 pm tarafından Bortecine

» Frigyalılar(M.Ö.750-M.Ö.609)
Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (5. Kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:08 pm tarafından Bortecine

» Lidyalılar (MÖ.7. YY-MÖ.546)
Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (5. Kısım) Icon_minitimeC.tesi Şub. 07, 2009 10:07 pm tarafından Bortecine


 

 Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (5. Kısım)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Malazgirt
Admin
Malazgirt


Mesaj Sayısı : 263
Kayıt tarihi : 20/11/08
Yaş : 31
Nerden : Tokat

Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (5. Kısım) Empty
MesajKonu: Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (5. Kısım)   Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (5. Kısım) Icon_minitimeC.tesi Ocak 17, 2009 4:45 pm

5.2. Moltke ve Topyekûn Yeniden Yapılanma

Helmuth von Moltke[1], Scharnhorst ve Gneisenau gibi Prusya dışında doğdu. Danimarka ordusundayken Prusya ordusunu ilerlemeye daha müsait görerek ordu değiştirdi. Clausewitz komutanlığındaki Harp Okulunda öğrenim gördü. Moltke, oldukça entelektüel ve diğer subaylardan farklı olarak sivil hayata daha yakındı. Edebiyatın çeşitli dallarında eserler verdiği gibi Gibbon’ın eserlerini Almancaya tercüme etti. Politikaya derin ilgi duysa da aktif olarak katılmaktan kaçındı. Scharnhorst ve Gneisenau’dan farklı olarak muhafazakâr ve krala sonuna kadar bağlıydı. 1848-1849 ve 1860 Alman liberal devrim girişimlerinin bastırılması onu büyük ölçüde rahatlattı.

Sessizliği, ılımlı tabiatı, aktif politikaya uzaklığı ve askerî bilgisi 1857’de Genelkurmay Başkanlığına atanmasını sağladı[2]. O dönemde Genelkurmay, tamamen danışmanlığa yönelikti ve Moltke, başlangıçta Harp Bakanı Roon’un gölgesinde kaldı. Harp Bakanlığı ise siyasî ve idarî kontrol ile ilgileniyordu.

Roon-Moltke ikilisinin ilk icraatı, eyaletler denetimindeki yerel milis kuvvetlerini lâğvetmek oldu. Bu uygulamanın iki amacı vardı. Görünen amaç Prusya ordusunu daha etkin ve nizamî hâle getirmekti. Çünkü, milisler askerî açıdan çok zayıf ve eğitimsiz unsurlardı. Ancak bu kararın çıkmasında asıl amaç milislerin liberalizmin ayakta kalan yegâne kalesi olmasıydı. Prusya parlamentosunun yoğun direnişine rağmen Roon-Moltke ikilisi istiflerini bozmadan kararı işlettiler.

Roon’un ordu-politika işlerini tamamen üstüne alması Moltke’nin iki açıdan işine geliyordu. Birincisi zamanının tamamını gelecekteki askerî harekât için hazırlığa ayırıyordu. İkincisi ise yoğun liberal muhalefetle yüz yüze kalmayarak yıpranmaktan kurtuluyordu[3].
Moltke, Genelkurmayı ordunun beyni yapmaya karar vermişti. Yarattığı Genelkurmayın tarihte bir benzeri yoktu. Genelkurmay başta seferberlik plânları ve olası muharebe harekât emirleri olmak üzere ordunun ihtiyacı olan her şeyi ayrıntılı ve dakik olarak plânlayacaktı. Bunu başarabilmek için Harp Akademisindeki eğitim düzeyini yükseltmek gerekiyordu. Çünkü, subay sınıfının bel kemiğini teşkil eden Junkerler ne istenen eğitim düzeyine ne de öğrenme isteğine sahipti.

Moltke, Scharnhorst’un geleneğini devam ettirerek subay sınıfını orta sınıftan gelenlere daha çok açtı. Orta sınıf kökenli subaylar hem iyi bir ilk ve orta öğrenim görmüşlerdi, hem de yükselmek için çalışkanlık ve başarılarından istifade dışında şansları yoktu. Moltke’nin gözünde “subay doğulmaz, olunurdu”[4]. Umut vadeden subaylar ordunun her sınıfından seçildikten sonra Harp Akademisine alınmakta, müteakiben Genelkurmay bünyesinde ikinci bir eğitim görmekteydiler. Strateji, taktik, askerî bilimler, tarih, ekonomi, istatistik vb. muhtelif konularda görev başı eğitim şeklinde eğitilenler arasında ortak bir dil ve anlayış da böylece geliştirilmiş oluyordu[5].

Moltke, askerî istihbarata da çok önem veriyordu. Genelkurmay bünyesinde dünyanın ilk modern askerî istihbarat teşkilâtını kurdu. Komşu ülkelerin sadece orduları değil, siyasî, sosyal, ekonomik kısacası gelecekteki harekâtta kullanılabilecek her tür bilgi kaynağı da analiz edildi. Elde edilen istihbarat hemen plânlamalara yansıtıldı, eski plânlar ve hazırlıklar revizyondan geçirildi. Askerî istihbarat örgütleri hızla etki alanlarını artırıp devletin diğer istihbarat birimlerini de denetimleri altına aldılar. Böylelikle, sivil idarenin bir organı daha ordu tarafından ele geçirildi[6]. Devlet istihbaratının ordu tekeline girmesiyle ordunun dış politika tespiti ve uygulanması üzerindeki denetimi daha da artıyordu. Ordu dilediğinde elde ettiği bilgileri tahrif ederek veya yanlı yansıtarak arzuladığı dış politik kararları zorlanmadan çıkartabilecekti.

Moltke’nin başlattığı reformlardan biri de yeni gelişen teknoloji ürünlerini ordu envanterine almak veya ordunun istifadesine sunmaktı. Amerikan İç Savaşı’nda değerini kanıtlayan demir yolu ulaşımı ve telgraf Moltke’nin en çok ilgisini çeken konular oldu[7]. Çünkü, seferberlik hâlindeyken binlerce yükümlüyü birliğine ulaştırmak, tümen ve kolorduları bir bölgeden diğerine hızla nakletmek ve cephelerdeki birlikler ile komutanlık arasında haberleşmeyi sağlamak Prusya Genelkurmayının çözmeye uğraştığı en önemli sorunlardı. Moltke’nin baskıları sonucu Prusya tren ve kara yolu ile telgraf ağı açısından İngiltere’den sonra en iyi ülke konumuna geldi.

Moltke, baştan beri Avusturya ile bir savaşın muhakkak olduğunu biliyordu. Onun emir-komutasında, Genelkurmay, yukarıda da belirttiğimiz gibi, savaşta doğacak her tür olasılığa karşı hâl tarzları geliştirmişti. 1866’da savaş başladığında Moltke orduyu demir yolları vasıtasıyla sınıra kısa zamanda yığdı. Königgratz’da Avusturya Kuzey Ordusunu yakaladı. Önemli kayıplar vermesine rağmen Avusturyalıları büyük bir yenilgiye uğrattı. Böylelikle Moltke, kendisinin ve orduya kazandırdığı sistemin değerini de kanıtlamış oldu[8].

Muzaffer Prusya ordusu zafer sarhoşluğu içinde Viyana’ya girmeye hazırlanırken “Avusturya ile ileride yeniden kurulacak münasebetleri” düşünen Bismarck tarafından engellendi. Bismarck, askerler memnun olacak diye Prusya’nın uzun vade çıkarlarına ters bir harekete izin vermemeye kararlı idi. Anılarında konuyla ilgili şunları anlatmaktadır: “Tuttuğum hareket hattının askerî çevrelerde bana karşı uyandırdığı hoşnutsuzluğu, askerî politikanın kendi dar alanındaki etkisi olarak telâkki ediyorum; bu politikanın, devlet politikasının kendisi ve geleceği üzerinde kat’i bir nüfuzu olmasına cevaz veremezdim.”[9] Bismarck’ın bu tutumunu, ordu uygun bir fırsata kadar cevapsız bıraktı. Bütün ülke içindeki gücüne rağmen ordu şimdilik Bismarck’ı doğrudan karşısına almayı göze alamazdı.

Avusturya zaferi Alman birliği yönünde atılmış önemli bir adım oldu. Şimdi, birliğin önündeki tek engel Fransa’ydı. 1866’da Avusturya ile beraber yenilgiye uğrayan başta Hannover olmak üzere Alman prenslikleri, 1867’de gizli bir anlaşma yaparak Prusya’nın kayıtsız şartsız önderliğini ve Fransa’ya karşı askerî yardımda bulunmayı kabul ettiler. 1870’te Fransa seferi başladığında Moltke’nin emrinde yarım milyondan fazla asker vardı. Eğitim seviyesi düşük olan Fransız ordusunun teçhizat ve silâh bakımından geri olması ve politikaya aşırı derecede bulaşan komuta heyetinin de askerî gereklerin dışında harekâta girişmeleri sonucu Fransız ordusu Sedan’da ağır bir yenilgiye uğradı. Bir süre sonra Paris’te halk ayaklanması gerçekleşti. Bu başarı ile Alman Birliği de facto olarak sağlandı[10].

Alman birliği, Bismarck’ın tabiriyle “kan ve demir” ile sağlandıktan sonra ilk icraat Prusya denetiminde bir Alman ordusu oluşturmaktı. Prusya haricindeki bütün prensliklerin askerî âdet ve gelenekleri, tarihî geçmişleri hiçe sayıldı. 16 Nisan 1871’de yayımlanan “Askerî Teşkilât Kanunu” Prusya sisteminin imparatorluğa yayılmasından başka bir şey değildi. Yegâne istisnalar Bavyera, Saksonya ve Württenberg’in kendi askerî birlikleri üstünde sembolik bazı haklara sahip bırakılmasıydı.

Bismarck ve Moltke’yi en zorlayan konu İmparatorluk Meclisi Reichstag’ın askerî idare üzerine uyguladığı yoğun baskı ve muhalefetti. 1893’e kadar meclis denetimi giderek azalsa da kendini gösterdi. Ancak bu tarihten sonra ordu eski özerkliğini tekrar kazandı.

Birlik sonrası asıl uğraşı yeni katılan askerî unsurları Prusyalılaştırmak ve mevcudu yükseltmek oldu. Moltke’den sonra gelen Genelkurmay başkanlarının hepsi (Waldersee, Schlieffen, Genç Moltke) onunla aynı ekole mensuptu. Amaç, sessizce ordunun mevcudunu ve gücünü artırmak, politikaya bulaşmadan dolaylı etkilerle politikayı yönlendirmekti. Waldersee zamanında ordunun politik açıdan en büyük başarısı Bismarck’tan hoşnut olmayan II.Wilhelm’i destekleyerek 1890’da Bismarck’ı istifaya zorlamak oldu. Böylece, hem ordunun yayılmacı emellerine gem vuran bir engelden kurtulunacak, hem de Avusturya seferinin öcü alınacaktı. 1862’den itibaren orduya büyük menfaat ve destek sağlayan Bismarck’a artık ordunun ihtiyacı kalmamıştı[11].

Hayalci Wilhelm yönetimi boyunca ordu, ülke yönetimine tam olarak hâkim oldu. Bu yüzden, Bismarck sonrası başbakanların (Caprivi, Hohenlohe, Bülow, Bethmann-Hollwek) hiçbiri bağımsız bir icraat gerçekleştiremediler ve ordunun politikasının uygulayıcılığını yaptılar. Ancak ordunun bütün uğraşısına rağmen, sosyal-demokratların güçlenip mecliste çoğunluğu sağlaması engellenemedi. Ancak, sosyal-demokratlar halk kademesindeki desteklerine rağmen, ne iç ne de dış politikada orduyu dizginleyebildi. 1892’de dünya denizlerinde üstünlük için donanma kurulmaya başlanması ile Almanya gitgide saldırganlaşan bir dış politika izlemeye başladı. 1909 yılına gelindiğinde Alman donanması büyüklük ve etkinlik açısından dünyada ikinci konuma yükseldi [12].

Birlik öncesi ve sonrası Bismarck’ın ihtiyatlı dış politikası, uzun bir dönem başta Orta Doğu olmak üzere, Asya ve Afrika’da atak bir sömürge politikası izlenmesini önledi. Bismarck’a göre Orta Doğu “Pomeranyalı bir humbaracının kemikleri”ne bile değmezdi. Ancak bu dönemde bile Lüderitz ve Peter gibi müteşebbis Alman sömürgeciler, devletin kısmî desteği ile Doğu Afrika ve Tanganika’da büyük başarılar kazandılar.

Bismarck sonrası devlet bu tip bireysel faaliyetleri tamamen denetimi altına alıp ordu ve donanmanın önderliğinde büyük bir hızla sömürge yarışına girdi. Ancak yarışa geç girme nedeniyle Almanya çok dezavantajlı bir durumdaydı. Ele geçirilen bölgeler çoğunlukla İngiltere ve Fransa’nın değer vermeyip uğraşmadıkları, doğal kaynakları sınırlı yerlerdi. Bu sebeple; Orta Doğunun iki büyük devleti olan Osmanlı İmparatorluğu ve İran Şahlığına el atarak kendisine ham madde ve pazar arayan Almanya, bu ülkelerden Osmanlı’da şartların da yardımıyla büyük başarı sağladı.

Almanya’nın Osmanlı İmparatorluğu’na girişi Alman sömürge ve dış politikasında ordu ağırlığını göstermek açısından ilginç bir örnektir. Almanya’nın Osmanlı üzerinde nüfuz kurması üç aşamada gerçekleşti. Birinci aşamada Osmanlı ordusunu eğitmek amacıyla Alman askerî heyetleri gönderildi. İkinci aşamada, bu askerî heyetin tavsiye ve zorlaması ile Alman silâh sanayisi, Osmanlı pazarına girdi. Son aşamayı ise Deutsche Bank destekli Bağdat demir yolu teşkil etti [13].

Almanya, atılgan sömürge politikasının yanı sıra Avrupa’da genişleme plânları yapmaya devam etti. Bu konuda 1891’de Genelkurmay Başkanı olan Schlieffen’in önemi büyüktür. Schlieffen’in kendi adıyla hazırladığı ve önce doğuda ardından batıda savaş ve zafer ana fikrine dayanan iç hatlar esaslı plânı yüzyıllardır Prusya’nın çözemediği iki cepheli savaşa akla yatkın bir çözüm getirdi. Bu plân Alman silâhlanmasını hızlandırdı. Bismarck’ın korktuğu gerçekleşmiş, kendi dar çerçevesinden sorunlara bakan ve çözümler üreten ordu ülkeyi ve dünyayı uzun ve kanlı bir savaşa sürüklemişti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://tarihciler.hareketforum.com
 
Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (5. Kısım)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (1. Kısım)
» Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (2. Kısım)
» Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (3. Kısım)
» Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (4. Kısım)
» Prusya Askeri Sisteminin Kuruluşu ve Olgunlaşması (6. Kısım)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
TARİH :: SERBEST BÖLÜM :: Askeri Tarih-
Buraya geçin: